Barış Doster

ABD’nin Kürt devleti planı değişti mi?

23 Ocak 2019 Çarşamba

ABD Başkanı Trump, Suriye’den askerlerini çekeceğini açıkladığında şöyle demiştik: ABD, Afganistan ve Irak’tan ne kadar “çekildi” ise Suriye’den de o kadar çekilir. Irak’ta neyi, kime dayanarak, hangi araçlarla yaptı ise Suriye’de de aynı şeyi, aynı güçlere dayanarak, aynı araçlarla yapıyor. Ve eklemiştik: Emperyalist devletler bir bölgeden çekilmek zorunda kalınca, sahayı centilmence terk etmezler. Yakarak, yıkarak çekilirler. Tekrar dönmeleri için gerekçe yaratacak, sebep oluşturacak tuzaklar kurar, sorunlar bırakırlar. Son günlerde Suriye’de ardı ardına gerçekleşen terör eylemleri ve ABD’nin Türkiye’yle artan pazarlıkları, Türkiye üzerinde oluşturduğu baskı, yeniden gündeme gelen tampon bölge - güvenli bölge önerileri, ABD’nin tavrının değişmediğini kanıtlıyor. Ne Ortadoğu’ya ilişkin tasarıları, ne Suriye’ye ilişkin politikası, ne İran’a yönelik tutumu, ne Kürt devleti kurma hedefi değişti. Stratejik hedefleri aynı. Sadece taktik hamlelerde kimi farklar var.
Şunu anımsayalım öncelikle: ABD’nin Ortadoğu’da, kendisinin ve İsrail’in güdümünde bir kukla Kürt devleti kurma hedefi, 1960’lı yıllara dayanır. Dört bölge ülkesini (Irak, Suriye, İran, Türkiye) bölerek kurmak istediği devlet sayesinde, bir taşla çok kuş vurmayı hesaplar. Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte hızlandırdığı bu projeyi, ete kemiğe büründürmeye başlasa bile, tek hamlede kotaramayacağını görmüştür. Dört ülkeyi aynı anda bölemeyeceğini anlamıştır. O nedenle işi zamana yaymıştır. Önce Irak’ta bu konuda hayli yol almıştır. Ardından Suriye’ye çullanmıştır. Sonraki hedefi İran’dır. Nihai hedefi ise Türkiye’dir. Özellikle İran ve Türkiye’nin direnci güçlü olduğundan, Kürdistan’ı 3 - 5 yıl içinde değil, 30 - 40 yıl içinde kurabileceğini düşünen ABD, bu yüzden Türkiye ve İran’ı çok yönlü olarak sıkıştırmaktadır. Özellikle de ekonomik yaptırımlar, iç istikrarsızlık, terör örgütleri ve 5. kol faaliyetleriyle.

Bölge merkezli dış politika şart
ABD şunu biliyor: Askeri açıdan bir bölgeye hâkim olmak, o bölgenin her metrekaresine bir piyade yerleştirmekle olmaz. O bölgenin hâkim tepelerine, kritik mevkilerine, ikmal yollarına hâkim olmak şarttır. Dahası, bir başka ülkenin toprağında, bir başka milletin vatanında bunu başarmak oldukça zordur, yıpratıcıdır. O nedenle yerel işbirlikçiler devşirmek, bölge ülkelerinin desteğini almak zorunludur. ABD’nin Irak ve Suriye’deki işbirlikçileri belli. “Kara gücüm” dediği PKK - PYD - YPG terör örgütünü nasıl desteklediği, koruduğu da biliniyor. Bölge ülkeleri arasında en iyi ilişkilere sahip olduğu ülke ise Türkiye. Aradaki önemli sorunlara karşın, Türkiye’nin siyaseti, savunması, ekonomisi, bürokrasisi, iş dünyası, akademisi üzerinde güçlü, yapısal, kurumsal ve örgütlü bir ABD nüfuzu var.
O nedenle yapılması gereken, Türkiye’yi bölge ülkeleriyle daha fazla karşı karşıya getirecek adımlardan uzak durmak. ABD’nin ekonomik hamlelerine karşı, üretim ekonomisini, bütüncül kalkınmayı, planlamayı öncelemek. İç cepheyi, toplumsal bünyeyi güçlendirmek. Ayrılıkları kaşımak yerine, ortaklıkları, benzerlikleri, aynılıkları kurumsallaştırmak. ABD’nin hedefindeki bölge ülkeleriyle işbirliğini güçlendirmek.
Kıssadan Hisse: Emperyalizmin bölmeye çalıştığı bölge ülkelerinin kendi aralarında işbirliği yapması, hem oyunları boşa çıkarır hem de geniş tabanlı, çok yönlü ittifakların önünü açar.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları