Barış Doster

Suriye’deki hesaplar ve ABD’nin o şirketleri

27 Şubat 2019 Çarşamba

Suriye’de, Rusya ve ABD’nin kendi önceliklerini dayatması ve Şam’daki rejimin kalıcılığının dünya tarafından kabul edilmesi, Suriye sorununun ötesinde, Türkiye’nin genel dış politikasını gözden geçirmeyi zorunlu kılıyor. Çünkü açmaz Suriye’yle sınırlı değil. Tutarlı, bütüncül, kapsamlı, gerçekçi, akılcı, kısa-orta-uzun vadeli stratejisi belli, kurumsal bir Orta Asya, Ortadoğu, Avrupa, Çin, Balkanlar, Rusya, Türk dünyası, ABD, Latin Amerika, Afrika, İslam âlemi politikası yok. Günlük gelişmeler, anlık denge arayışları, iç siyasete yönelik hamasi sözler öne çıkıyor.
Şunu unutmayalım. Coğrafya, uluslararası ilişkilerde belirleyicidir. Jeopolitik gerçeklere rağmen dış politika yapılmaz. Bu unsurun yanına, devletin kapasitesini, ticari ilişkilerini, eğer varsa enerji bağımlılığını da eklemek gerekir. O nedenle diplomasi; anlık, tepkisel, duygusal, tek yönlü değil; uzun vadeli, gerçekçi, akılcı, çok yönlü düşünmeyi gerektirir. Strateji yanlışsa, doğru taktikler anlamsızdır ve Çin’in ünlü düşünürü Sun Tzu’nun, “Savaş Sanatı” kitabındaki şu sözler hep günceldir: “Strateji olmadan taktik, yenilgi öncesi kuru gürültüdür”. Türkiye, bu ilkeleri gözetmediği için, Ermenistan açılımı yapınca, Azerbaycan’ı gücendiriyor. Rusya’yla gerilim yaşadığında, enerji faturası kabarıyor. İsrail karşıtlığını iç siyasette bolca kullanırken, İsrail’le ticari ilişkileri gelişiyor. İlk üç sıradaki ticari ortakları Almanya, Çin ve Rusya’yla ilişkilerinde de, ABD’yle ilişkilerinde de denge tutturmakta zorlanıyor.

ABD onları niçin kullanıyor?
Suriye’de Türkiye, iki büyük devlet, Rusya ve ABD arasında bocalıyor. Rusya, inisiyatif sahibi. Sahada ve masada etkin. Bölgedeki nüfuzu yükseliyor. Cephede İran’la, cephe gerisinde Çin’le ittifak yapıyor. ABD, gücü aşınsa da büyük devlet. Takım çantasında “kara gücüm” dediği PKK-PYD-YPG terör örgütünden özel güvenlik şirketlerine dek çok alet var. Somali’de, bunlardan Bancroft Global Development, Irak’ta ise Blackwater ile çalışmıştı. Katliamları belgelenen Blackwater, Afganistan ve Pakistan’da yeniden iş almış, adını 2009’da Xe Services LLC olarak değiştirmişti. Şirketin Pakistan’daki eleman sayısı, ABD’nin asker sayısına yakındı. Afganistan’da kurduğu özel ordunun çapını, devlet başkanı Hamid Karzai bile bilmiyordu. Birleşik Arap Emirlikleri’nde de gizli bir ordu kurmuştu. Halliburton şirketine bağlı Kellogg Brown & Root güvenlik firmasını da unutmamalı.
ABD’nin bu şirketleri kullanmasının öncelikli sebepleri şunlar:
Birincisi; özel güvenlik şirketleri savaşta kural tanımıyorlar. Hedef ülkeyi her yolla sindiriyorlar. İkincisi; paralı güvenlik elemanı savaşınca, üniformalı asker ölmüyor. Böylece kamuoyu tepkisi oluşmuyor veya az oluşuyor. Üçüncüsü; bu yolla ABD saldırganlığı saklanmaya; dolayısıyla ABD karşıtlığı perdelenmeye, geciktirilmeye çalışılıyor. Dördüncüsü; bu şirketlerin yaptığı savaşlar daha ucuza geliyor. Bu da kamuoyunda savaş karşıtı havanın oluşmasını, tepkilerin artmasını engelliyor. Beşincisi; savaştaki barbarlık ve savaş suçları uluslararası hukuktan, uluslararası örgütlerden kaçırılıyor. Altıncısı; saldırıya uğrayan ülke, karşısında açık askeri hedef, açık düşman göremediği için, önlem almada, askeri tedbir geliştirmede bocalıyor.
Kıssadan Hisse: Ortadoğu ülkeleri birbirleriyle uğraştıkları sürece kaybederler. Kazanan, emperyalist güçler olur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları