Başbakan’ın Fotoğrafı

21 Ocak 2015 Çarşamba

Hüzün verici bir fotoğraftı Başbakan’ın verdiği...
Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleşen ve dokuz saat süren Bakanlar Kurulu toplantısının öncesinde Cumhurbaşkanı ile baş başa görüşmüşler, sonra birlikte toplantının yapılacağı salona gelmişlerdi. Cumhurbaşkanı toplantı masasının çevresinde ayağa kalkmış durumda kendisini bekleyen bakanların ellerini sıkarken, o, masada kendisi için uygun görülen yere oturmuş, tokalaşmaların sona ermesini bekliyordu.
Belki de ışığın etkisiyle kızarmış gibi görünen yüzünde mahzun bir ifade vardı. Nereye bakacağını bilemiyor gibiydi sanki…
Sıkıntılıydı kısacası.

***

Cumhurbaşkanı gibi otoriter ve her şeyin, her konunun en iyisini, en doğrusunu bildiğine inanmış bir liderle çalışmak gerçekten kolay değildi. O, buna rağmen kendisine verilen Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevine layık olmak için elinden geleni yapmış, bu kadar kısa zamanda ülkenin dört bir yanında ayak basmadık yer bırakmamıştı.
Liderini seviyor ve sevgisini her fırsatta dile getiriyordu. Başbakanlığından önce uzunca bir süre Dışişleri Bakanlığı yapmıştı. Dünya tanıktır, bu görevde bulunmuş makamdaşları arasında Türkiye Cumhuriyeti’nin gelmiş geçmiş en yeteneksizi, en başarısızıydı.
Bunca başarısızlığına karşın kendisini o makamda tutan Başbakanı’na, dolayısıyla şimdiki Cumhurbaşkanı’na olan sevgisinin daha da pekişmiş olması doğaldı.
Fakat ortada bir gerçek daha vardı; örneğin, komşularla “sıfır sorun” parolasıyla başlatılan dışişleri atılımının iki-üç yıl içinde “sıfır komşu” noktasında sonuçlanması tek başına Dışişleri Bakanı’nın üstesinden gelebileceği bir durum değildi. Bunun o tarihsel başarısızlıkta en büyük desteği başbakandı. İkisi, elbirliğiyle Türkiye’yi “şerefli yalnız” konumuna düşürmüşlerdi. Aralarındaki bu bağın sevgi, güven ve saygıyı da beraberinde getirmesi normaldi.

***

Ne var ki o fotoğraftaki yüz, sevgiyi, mutluluğu, huzuru değil, endişeyi, tedirginliği, kırıklığı yansıtıyordu.
Son zamanlarla il kongrelerinde yaptığı konuşmalarda gazetemiz Cumhuriyet’e saldırıyordu. Bağırarak, haykırarak Cumhuriyet’in Hz. Muhammed’e hakaret ettiğini dile getiriyordu. Kendisinin Cumhuriyet’in verdiği dört sayfalık Charlie Hebdo seçkisini görmediği apaçık ortadaydı. Kulaktan dolma bilgilerle insanları tahrik ediyor, Cumhuriyet’i hedef gösteriyordu.
Söz konusu seçkide Müslümanları rencide edecek tek bir sözcük yoktu. Eğer hedefi, iki arkadaşımızın köşelerine taşıdıkları Charlie Hebdo’nun özel sayısındaki kapak karikatürü ise bu da bir yanılgıydı. Çünkü o dergi kapağında çizilen, üzerindeki giysisinden bir Arap olduğu anlaşılan insan figürünün Hz. Muhammed olduğuna ilişkin ne bir yazı ne de bir ima vardı. Yapılan baştan sonra bir algı operasyonuydu ve Başbakan bu operasyona alet olmuştu/oluyordu.

***

Bu algı operasyonu aklıma daha önce yaşadığımız bir başka olayı getirdi. Anımsıyoruz. Gezi olayları sırasında başındaki türbandan “mütedeyyin” olduğu anlaşılan genç bir kadın ortaya çıkmış Kabataş’ta belden yukarıları çıplak, başları siyah bandanalı 50 kadar erkek tarafından yere yıkılıp tartaklandığı, aşağılanıp hakarete uğradığı, altı aylık çocuğunun bulunduğu bebek arabasının tekmelendiğini ve tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de üzerine işendiğini iddia etmişti.
Daha sonra ortaya çıkan Mobese görüntülerinde böyle bir olayın gerçekleşmediği, iddiaların genç kadının hayal ürünü olduğu ortaya çıkmışsa da zamanın Başbakanı bu “gözü dönmüş vandalları” diline dolamış, Don Kişot’un yel değirmenleriyle kavgaya tutuştuğu gibi bu hayal ürünleriyle savaşmıştı.
Bu tür algı operasyonları seçimlerde AKP’ye ne getirir? Bilemiyorum. Fakat gerçek olan Başbakan’ın eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı’yla bir yarışa girdiğidir.

***

Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki o bir saatlik görüşmede Cumhurbaşkanı, Başbakan’a ne söylemiştir? Bilemeyiz. Ama sözünü ettiğimiz fotoğrafa baktığımızda aralarında tatsız bir şeylerin geçtiğini sezinleyebiliyoruz.
Bu ülkede Başbakanlık kolay bir görev değildir. Partililerinden başka herkesi, her kesimi türlü yöntemlerle kendinden uzaklaştırmak, toplumu kutuplaştırmak, aslı astarı olmayan savlarla insanları kışkırtmak yol değildir.
Başbakan, Cumhurbaşkanı’nın başbakanken seçtiği yolu seçmek, izlemek, onu taklit etmek, onun gibi olmak zorunda değildir.
Bizimki yalnızca bir uyarıdır. O kadar!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları