Çözüm mü Düğüm mü?

07 Mart 2015 Cumartesi

 “Dolmabahçe buluşmasında mutabakata varıldığı açıklanan 10 madde önümüzdeki günlerin, doğal olarak seçim sürecinin tartışma konularından biri olacak.” Bu cümleyi arkadaşımız Mustafa Balbay’ın 4 Mart 2015 tarihli “10 Madde” başlıklı yazısından aktardım. Katılıyorum.
HDP, AKP ile birlikte 28 Şubat günü düzenlenen Dolmabahçe toplantısında çözüm sürecine ilişkin müzakereye konu olacağı duyurulan, Sırrı Süreyya Önder’in okuduğu söz konusu 10 maddeyi içeren metnin devletle varılan bir mutabakat olduğunu ileri sürüyor. İktidar sözcülerine göre ise İmralı’nın onayından geçen bu metin henüz bir taslak; dolayısıyla kesin bir mutabakattan söz etmek doğru değil. Bu da sürecin henüz çözüm aşamasında olmadığını, sürecin daha uzun bir süre İmralı-HDP-Kandil ve devlet arasında işleyecek mekik diplomasisine ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Öte yandan metinde yer alan maddelerin hiçbirinin gerekli anayasa değişikliği yapılmaksızın yürürlüğe sokulması mümkün değil. O halde, AKP, çözüm sürecini seçimler öncesi bir kez daha propaganda malzemesi olarak kullanacak dersek yanlış olmaz.

***

Ben, bu süreçte HDP’nin içtenlikli davrandığı kanısındayım. HDP’nin benimsediği, çözüm sürecinin zemini olarak değerlendirdiği
o 10 madde salt Kürt toplumunun değil Türk toplumunun da siyasal, ekonomik, kültürel, ekolojik ihtiyaçlarına karşılık veriyor. Bunu HDP’nin bir “Türkiye partisi” olma yolunda attığı önemli bir adım olarak görüyorum.
İktidarın kıvırtmasının nedeni de bu!
İktidar eğer Kürt sorununun çözümünde samimiyse Haziran 2015 genel seçimlerinden önce Siyasal Partiler Yasası’nı da, Seçim Yasası’nı da yeniden düzenleyerek barajı indirir veya kaldırır; anayasada ilgili maddenin değiştirilmesinin yolunu açarak yeni düzenlemelerin önümüzdeki seçimlerde uygulanmasını mümkün kılar. CHP de, HDP de bu konuda AKP’yi destekleyeceklerini açıklamışlardır.
Ortada bir engel yoktur. Eli kolu bağlı değildir.
Fakat iktidar bu önerileri duymazlıktan gelmede, demokratikleşmenin en önemli adımı olan adil temsil hakkının yolunu açmamakta direnmekte, çözüm sürecini sürüncemede bırakarak seçimlerde oy devşirmeyi amaçlamaktadır.
İstediği çözüm değil, düğümdür.

***

Görülebildiği kadarıyla sürüncemenin bir gerekçesi de “silah bırakımı” olacaktır. İktidar, süreci çözüme götürecek en önemli adımı PKK’nin silahları bırakması olarak görmektedir. Bu, eşyanın doğasına aykırı bir beklentidir. IRA, ETA ve çeşitli Latin Amerika örneklerinde görüleceği gibi silah bırakımı çözümün önkoşulu değil, sonucudur. Hiçbir silahlı isyan örgütü varlık nedeni olan silahı savaştığı devletten gerekli güvenceyi almadan, bu güvenceyi hukuk çerçevesine oturtacak yasaların koruyuculuğu sağlanmadan, tarafsız gözlemcilerin tanıklığı olmadan bırakmaz.
Biliyorum, birçok okurum için “sinir bozucu” bir yazı oldu ama Türkiye’de kanlı çatışmalar ebediyete kadar son bulsun, insanlar ölmesin, analar ağlamasın, 77 milyon hep birlikte huzur ve barış içinde yaşayalım istiyorsak daha uzunca bir süre sinirlerimizin bozulmasına rıza göstermek zorundayız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları