Yeni bir dönemin başında

08 Haziran 2015 Pazartesi

Bu yazıyı yazarken seçim sonuçları belli değildi ama, şu bence kesin: Bugün, ne kadar süreceği belli olmayan, yeni, çok tehlikeli bir dönemin ilk günü...

İki olasılık, bir uçurum
Şimdi ya; HDP Meclis’e giriyor. AKP’nin, anayasayı, Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemini kuracak yönde değiştirme şansı çok azaldı. Kamu oyu yoklamaları, ülkedeki genel hava, uluslararası aktörlerin arzuları, AKP liderliğinin panik düzeyine ulaşan korkuları hep böyle bir beklentiye işaret ediyordu. Dolayısıyla bu sürpriz bir sonuç olmayacak. Bu durumda, önümüzdeki günleri çeşitli koalisyon formüllerini, Erdoğan’ın başkanlık sistemi varmış gibi davranma çabalarını tartışarak geçireceğiz. “HDP bazı tavizler karşılığı AKP ile uzlaşır”, “Ya da AKP-MHP koalisyonu kurulur” korkularına ilişkin belirsizlik, şöyle ya da böyle ortadan kalkmaya başlayacak.
Ya da HDP Meclis’e giremiyor, AKP arzuladığı Meclis çoğunluğunu elde ederek yeni hükümeti kuracak. AKP hemen ana yasayı değiştirmeye, bir daha bu seçimlerdeki duruma düşmemek, iktidardan uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya kalmamak için tüm muhalif sesleri susturmaya başlayacak.
Seçim öncesi beklentiler birinci olasılıktan yana giderek daha fazla yoğunlaşmakta olduğundan, ikinci olasılık büyük düş kırıklığı yaratacak, seçimlere hile karışıp ka rışmadığını, Kürt hareketinin vereceği olası tepkileri, CHP’nin geleceğini, AKP yanlısı olmayanların güvenliğini tartışmaya başlayacağız. Yoğun toplumsal protesto eylemleri olasılığı de cabası...
Eğer İran’ın, “2006 tarihli savunma anlaşmasının gereklerini yerine getireceğiz” açıklaması bir blöf değilse, İran bir devlet olarak ordusuyla Suriye’ye girecek. Böylece Türkiye’nin önünde çok derin bir uçurum açılmaya başlayacak. “Hükümet bu uçurumun içine atlar mı?” tartışması, özellikle, AKP’nin seçimlerden istediği sonucu alarak çıkması durumunda, son derecede yaşamsal bir önem kazanacak.

Erdoğan, demokrasi, diğer fanteziler
Batı basını, 2007 seçimlerinde AKP’yi, muhalefetine adeta simgesel şiddet uygulayarak, sert bir söylemle destekledi. Bunlara göre, Cumhuriyet mitinglerine katılan laik ve cumhuriyetçi kitleler “halka yukardan bakan orta sınıf züppeler”di. “Muhalefet darbeciydi”, “Siyasal İslamın barışçı, demokratik yollarla hükümete gelebileceğini, demokrasiyle barışabileceğini kanıtlamak için AKP seçimleri kazanmalıydı”. AKP ve liderliğinin, ideolojik kültürel yapısını, yaşam pratiklerinin ürettiği alışkanlıkları, önyargıları (Bourdieu’nun “habitus” kavramıyla kapsadığı şeyleri) ısrarla yadsıyan bu yorumların, en iyi niyetli ifadeyle ne kadar safça olduğunu, tarih ortaya koydu.
Şimdi bu çevreler 180 derece döndüler. Tüm oklarını Erdoğan’a yönelttiler (Financial Times gibi, “CHP hâlâ geçen yüzyılda yaşıyor” –ne demekse- yorumunu sokuşturmayı da ihmal etmiyorlar). Yanılmış olmalarının tek sorumlusu Erdoğan; Erdoğan şöyle, Erdoğan böyle; seçimler bir Erdoğan referandumu.
Erdoğan basını susturmuş, sosyal medyayı düşman ilan etmiş, aniden Putin olmaya başlamış, kendine saray yaptırmış, yolsuzluk söylentileri varmış, Erdoğan Türkiye’de demokrasiyi tehlikeye sokuyormuş. Bölgenin Müslüman ülkelerindeki tek demokrasi, Erdoğan’ın başkan olması engellenirse, kurtulacakmış. Bunlara göre bugün Türkiye demokratik bir ülkedir - çünkü seçimler yapılabiliyor! Peki güçler ayrılığını kaldıran anayasa, İç Güvenlik Yasası, devlette kadrolaşma, polisin siyasallaşması, yargının AKP’leşmesi, yandaş basın ne anlama geliyor? Bunlara göre, “Demokrasiden” saparken olanların hepsi Erdoğan’ın marifeti. Peki, o tüm bunları tek başına yapmayı nasıl başardı? Erdoğan gidince onun bunları yapmasına olanak veren yapılar, kadrolar, yasalar ne olacak?
Erdoğan gitse bile, AKP’yi iktidara taşıyan, 12 yıldır bir arada tutan, Batı’nın şimdi işine geldiğinde Müslüman Kardeşler’e benzettiği toplumsal hareket ne olacak? Bu hareketin örgütlenmelerine, toplumun 12 yıldır şekillenen yeni dokusuna ne diyeceğiz. Gelin gözü Erdoğan’a dikip, onu orada tutan şeyi gözden kaçırmayalım; özellikle bu yeni dönemde...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları