Büyük tasfiye

12 Eylül 2016 Pazartesi

Darbe girişiminin ardından AKP hükümeti OHAL ilan ederek ülkeyi tümüyle iradesi altına aldı. Bu irade, iki aydan kısa bir süre içinde kamu sektöründen, “sivil topluma” doğru yayılan bir tasfiye süreciyle her alanda 100.000’den fazla çalışanı salt kendi “öteki” algısına dayanarak işten çıkardı; tutuklananların sayısı da 30.000’i aştı.
Tartışmalar “kurunun yanında yaşın da yanması”, sıranın liberal, laik, sol, sosyalist bireylere, siyasal İslamın dışında kalan herkese gelmeye başlaması üzerinde yoğunlaştı. Ancak sayılar bu kadar büyüyünce, seçmen iradesi kayyım atamalarıyla fiilen iptal edildikten sonra, bireysel trajedilerin ötesine bakmaya çalışmak gerekiyor.

Büyük fırsat...
AKP, “FETÖ” ile birlikte hükümete geldiğinde, devraldığı devletin, partiye, İslamcı harekete ciddi darbeler vurabileceğinden çekinerek dikkatli davrandı. AKP hükümeti, devleti demokratikleşme, özgürlükler, hoşgörü, barış süreci fantezileriyle desteklenen geniş bir ittifaklar yelpazesine dayanarak aşamalı olarak dönüştürmeye girişti. AKP hükümeti, devletin bir “organizma” olarak işlemesi için gereken girdilerle (personel, finans vb.,) bu girdileri metabolize eden (işleyen) ideolojiyi, kültürü, organlar “network”ünün düğüm noktalarındaki güçler arasındaki dengeleri özellikle hedef aldı.
Devleti, devlet eliyle toplumu dönüştürme süreci 14 yılda büyük yol aldı. AKP, projesi ilerledikçe liberal destekçileri sırtından atarken devletin içinde birbirleriyle baş başa kalan siyasal İslamın iki kanadı arasında, projenin yönüne ilişkin bir savaş patlak verdi. Proje, son, devleti başkanla “bir”leştirme aşamasına girerken aşılması giderek zorlaşan tıkanıklıklar oluştu.
Tam bu noktada “Allah’ın lütfu” olarak gelen darbe girişiminin yarattığı ortamda, AKP liderliğindeki siyasal İslam olağanüstü bir fırsat yakaladı. Artık tıkanıklıkları aşarak devletin ideolojisini, kültürünü değiştirme, girdilerini işleme, çıktılarını tamamen belirleme, gereksiz bulduğu parçaları sökerek devleti projesine uygun yönde basitleştirme yolunda
o güne kadar ulaşamadığı bir hızla, son hamleyi yapabilirdi.

Çok kritik bir durum
Ancak siyasal İslamın bu son hamlesinin hızı ve kapsamı, Kürt sorununda “çözüm yok” tavrı, Suriye savaşı gibi gelişmelerle sarsılan politik ekosistem, yukarıda değindiğim “organizmanın” (devlet), onu kapsayan toplumun yaşamında “varlık-yokluk” ikilemini içeren çok kritik bir durum yarattı.
Artık üç seçenek var: (1) Ya siyasal İslam AKP liderliğinde, bu kritik durumu aşarak kendi projesini tamamlayacaktır. O durumda on yıllarca, İslamcı totaliter bir rejimde yaşıyor olacağız. (2) Ya da muhalefet, güçlerini birleştirecek, siyasal İslamın devleti, toplumu dönüştürme sürecini durduracaktır. (3) Ya da toplum ve devlet bu ikilemi kaldıramayacak, emperyalizmin Büyük Ortadoğu bataklığında boğulacaktır.
Siyasal İslamın liderliği, bir projesi, “yol haritası” olduğundan, hem acımasız, hem de esnek davranabilmektedir. Bu liderlik, kendi kitle tabanının eğilimlerini, muhalefetin zaaflarını iyi okumayı başaran siyasetçilerden oluşuyor.
Muhalefet cephesinde durum farklıdır. CHP liderliği, AKP liderliğinin attığı adımların yönünü anlayamayan, tanımlanabilir bir projeden, tutarlı bir ideolojiden yoksun, riskleri, kendi seçmeninin eğilimlerini okuyamayan, aynı hataları sürekli tekrarlayan siyasetçilerden oluşuyor. Bu liderlik toplumun en az yarısını oluşturan muhalefet güçlerini birleştirmeye, (Cumhuriyetçi, sol, sosyal demokrat, laik) barış yanlısı bir hattı inşa etmeye yönelmek yerine, siyasal İslamın tabanına hoş görünmeye çabalarken giderek AKP’nin kötü bir taklidi olmaya başladığını anlayamıyor.
Ülkenin geleceğinin 1. ve 3. seçenekler arasına sıkışmasında en büyük sorumluluk CHP liderliğine aittir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları