Demokrasi ve yüzde 10’luk seçim barajı

03 Mart 2017 Cuma

Demokrasinin etimolojik anlamı halk iktidarıdır. Yunanca halk/ahali anlamına gelen “dimos” ve iktidar anlamına gelen “kratos” sözcüklerinden türetilmiştir. Demokrasi (dimokratia) ister liberal ister muhafazakâr ya da sosyalist/sosyal demokrat olsun, varlığı ve işlerliğiyle o siyasal rejimin kalitesini belirler.
Hiçbir iktidar “Demokratım!” demekle demokrat olmaz. Belirleyici olan, demokrasinin ne ölçüde uygulandığıdır. Aksi halde resmi adı Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti olan Kuzey Kore gibi diktatörlükle yönetilen ülkelerin de “demokrasi” ile yönetildiğini kabul etmek gerekirdi.
Gerçek demokrasilerde esas olan söz konusu rejimlerde azınlıkların ve muhalefetin haklarının güvence altına alınıp alınmamasıdır.

***

Türkiye Cumhuriyeti, anayasanın II. maddesinin 2. fıkrasına göre “toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik (a.b.ç), lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
Gerçekten öyle midir?
Buna “evet” demek zordur.
12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra seçim barajı 10 Haziran 1983 tarihli 2839 sayılı kanunla yüzde10 olarak belirlenmiştir.
Yüzde 10’luk gibi yüksek bir seçim barajına dünyanın hiçbir ülkesinde rastlamak olası değildir. Avrupa Birliği ülkeleri içinde Almanya ve Hırvatistan yüzde 5’lik oranlarla başı çekmektedir. Diğer ülkelerde bu oran yüzde 2 ile 4 arasında değişmektedir.
Yüzde 10’luk seçim barajı Türkiye’de demokrasiyi temelinden sakatlamaktadır.

***

Türkiye 16 Nisan günü 18 maddelik anayasa değişikliğine ilişkin olarak halkoylamasına gidecektir. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi’nin ortaklaşa hazırladıkları bu teklifin “evet” ile karşılık bulması durumunda bu iki parti ülkemizin bir “demokrasi cennetine” dönüşeceği savını ileri sürmektedirler.
Ne var ki her iki parti de bu dönüşüm sürecinde parlamenter demokrasiyi sakatlayan 12 Eylül damgalı bu antidemokratik seçim barajını aşağıya çekme vaadinden özenle sakınmaktadırlar.
Amaç, çeşitli muhalif akımların örgütlenerek ülke siyasetine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde müdahil olmalarını engellemektir.
Halkoylamasının “evet” ile sonuçlanması durumunda bir yanda yürütmenin tek adamın elinde toplanması öbür yanda TBMM’nin kapılarının muhalif azınlıklara kapanmasıyla ülkemiz insanları, bırakın demokrasi cennetini, bugünkü sakat demokrasimizi bile mumla arar hale gelecektir.

***

Kuşkusuz ki demokrasimizi sakatlayan tek neden seçim barajı değildir. Ülkemizde düşünce ve anlatım, toplantı ve yürüyüş özgürlüklerinin baskılanmasından gazetecilere, akademisyenlere, sanatçılara yapılan baskılara, Kürt politikacıların siyasetten uzaklaştırılmalarına kadar temel insan haklarını, özgürlükleri, evrensel demokrasiyi ayaklar altına alan çok sayıda antidemokratik uygulama vardır.
Bu yazımızda konu seçim barajı olduğundan bunun üzerinde durmaya çalıştık.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları