Bu gidişle daha uzun yıllar OHAL ile yaşayacağız

24 Mayıs 2017 Çarşamba

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, AKP’nin 3. Olağanüstü Kongresi’nde kesin bir dille açıkladı: Olağanüstü hal kalkmayacak. Bu açıklamayı Türkiye Cumhuriyeti devleti adına mı yoksa TBMM’de çoğunluk partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi adına mı yaptığı hiç önemli değil. Çünkü zaman içinde öğrendik ki eninde sonunda kendisinin dediği olacak.
Yalnız akla takılan bir soru var; Sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı bu açıklamayı iki önemli söylemle koşullandırdı. Bu aynı zamanda “OHAL ne zaman kalkacak” sorusunun da yanıtı: “Ülkemiz huzura ve refaha kavuştuğu zaman!”
Güvenlik güçlerimiz uzunca bir süredir terörist gruplara karşı büyük özveriyle bir savaşım veriyor. Sayısal veriler bu savaşımın sonuçlarının alınmasının çok geniş bir zaman dilimine yayılmayacağını gösteriyor. Doğal ki burada terör üreten bataklığın kurutulmasına ilişkin ne tür önlemler alınacağını da sormak durumundayız. Eğer bu önlemler alınmazsa yeniden üreyecek terör karşısında yeni OHAL’ler mi ilan edilecek?
Belki daha da önemli bir soru ise koşul olarak gösterilen “refah”a ilişkin. Ülkemiz ekonomisi neredeyse on yıldır “orta gelir” tuzağına düşmüş, debeleniyor. Kişi başına ortalama gelirimiz dolar bazında son dört yıldır şöyle: 9.286, 9.364, 10.030 ve 10.659. Bu sayılar bir refah toplumunun verileri değil! Uluslararası kabul gören refah, kişi başına yıllık ortalama gelirin 25.000 dolara ulaşmasıyla söz konusu oluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi bu nedenle kişi başına ortalama yıllık 25.000 doları 2023 hedefleri arasına aldı. Görece kısa bir sürede bu hedefe nasıl ulaşılacağı bir muamma olmakla birlikte daha da önemlisi “bu durumda OHAL’in daha en az 6 yıl süreceği” gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz.
Türk Dil Kurumu’na göre refah, “Bolluk, varlık ve rahatlık içinde yaşama” anlamına geliyor. Bu, doğal ki hoş, fakat ulaşılması kolay olmayan bir hedef. Demek oluyor ki daha uzun yıllar OHAL ile yaşayacağız.
AKP yöneticileri ve sözcüleri ilginç oldukları kadar gerçekleri saptırmada da çok usta insanlar. İkide bir Fransa’daki OHAL uygulamaları ile bizdeki uygulamaları karşılaştırıyorlar, “Arada ne fark var?” diyerek toplumda bir algı yaratıyorlar.
Oysa arada çok fark var!
Örneğin Türkiye, Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 13 maddesine çekince koydu. Çekince koyduğu 2 madde çok önemli, bunlardan birisi, adil yargılanma, Yani ben Türkiye’de adil yargılama yapmayacağım diyor. İkincisi ise tutuklananlara insani davranma, bu da tutuklulara gerekirse insani davranılmayacağı anlamına geliyor. Fransa’nın bu tür çekinceleri yok.
Fransa’da OHAL döneminde gözaltı süresi beş gün, bizde ise otuz güne kadar çıkartılabiliyor. Fransa’da tutuklu- avukat görüşmelerine bir kısıtlama yok, bizde ise var. Fransa’da OHAL uygulamalarını Anayasa Mahkemesi ve parlamento denetliyor, bizde ise bu olanak yok.
Kısacası her iki ülkenin OHAL uygulamaları arasında herhangi bir benzerlik, ilgi, ilinti mevcut değil.
Çeşitli ülkelerin suçluların iadesi anlaşmalarına uymama nedenleri arasında Türkiye’nin temel insan haklarına koyduğu bu çekinceler geliyor.
Türkiye, 2019’un mart ayında yapılacak yerel seçimlere, kasım ayında yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine de bu koşullarda gidecek.
Tanrı bizim akıl sağlığımızı korusun, bize güç versin, derman versin. Yoksa OHAL, MOHAL derken tükenip topyekûn gideceğiz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları