Süveyş olarak Kuzey Kore

07 Eylül 2017 Perşembe

Süveyş krizi (1956), kapitalizmin, yaklaşık 40 yıldır gerilemekte olan İngiltere hegemonyası düzenine fiilen son noktayı, Ortadoğu (enerji kaynakları) “portföyünü” ABD’ye devrederek koymuştu. İçinden çıkılmaz bir hal almaya başlayan Kuzey Kore krizi, kapitalizmin ABD liderliğindeki düzeninin dağılma sürecinin son durağı olacak gibi görünüyor.
Şimdilik üç olasılıktan söz edilebilir. ABD’nin güvenlik mimarisini, müttefiklerini koruma kapasitesini kaybetmiş bir “kâğıttan kaplan” olduğunun ortaya çıkması. ABD yönetiminin bu olasılığı önlemeye çalışırken bir nükleer savaşa yol açması. Krizin Çin’in inisiyatifiyle aşılması.

Kâğıttan kaplan
Clinton, Bush, Obama yönetimleri geldi geçti, hiçbiri Kuzey Kore (KK) rejiminin nükleer bir güç olma yolundaki ilerleyişini yavaşlatamadı. KK rejimi gittikçe hızlanan çabalarının bir sonucu olarak önceki hafta Japonya üzerinden aşarak denize düşen bir balistik füze fırlattı. Geçen hafta sonunda da, bir balistik füzeye yüklenebilecek boyutlarda olduğu iddia edilen bir hidrojen bombasının denemesini başarıyla gerçekleştirdi. Hafta başında Güney Kore istihbaratı, Kuzey’in yeni bir balistik füze denemesine hazırlandığını ileri sürüyordu. ABD açısından, topraklarına ulaşacak bir balistik füze yapılması bir kırmızı çizgi oluşturuyor.
Trump’ın attığı fevri tweet’ler bir yana, Savunma Bakanı Mattis’in pazar günü yaptığı açıklama bu kırmızı çizginin, Trump yönetimi açısından, önleyici bir vuruş zorunluluğunu gündeme getirdiğini gösteriyor. Mattis’in açıklamasının ağırlığı, Beyaz Saray’da ve Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’ın refakatinde yapılmış olmasından kaynaklanıyor. İkincisi, açıklama, “ABD’ye, Guam üssü de olmak üzere mülkiyetindeki topraklara, müttefiklerine yönelik herhangi bir tehdide etkin ve ezici bir askeri tepkiyle cevap verilecektir” (verilebilir değil - E.Y.) diyor. ABD yönetimi bu kırmızı çizginin geçilmesini önleyemezse, Güney Kore ve Japonya, ABD ile ittifakın erdemlerini ve risklerini yeniden değerlendirme durumuna gelecekler. Çin, ABD’yi bölgeden çıkartma projesi doğrultusunda çok daha rahat hareket edebileceğini düşünecek.

Hesap hatası
ABD ve Kuzey Kore liderliklerinin olası tutumlarına ilişkin belirsizlikler bir hesap hatası, nükleer savaş riskini artırıyor. Örneğin, bir tarafta, ABD yönetimi, bütünlüklü ve tutarlı bir dış politika çizgisi sunamıyor. Trump, KK’ye baskı yapmaya çalışırken, Güney Kore’yi alttan almakla suçluyor, işbirliği yapmak durumunda olduğu Çin’i (dünyanın ikinci büyük ekonomisi) dünya ekonomisi üzerindeki olası sonuçlarını düşünmeden ticaret savaşıyla tehdit ediyor. Öbür tarafta KK yönetimi, Batı istihbarat örgütleri açısından adeta bir “kapalı kutu”. Varlığını korumak için silahlandığı varsayılan bir rejimin, aynı anda, Japonya ve Çin’i tehdit eden adımlar atması kafaları karıştırıyor; ABD tarafında, bir önleyici vuruşu tetikleyebilecek bir yanlış yorumlama riskini artırıyor.

Kritik ülke Çin
Bu risk arttıkça ABD’nin bölgedeki ittifaklarının bir nükleer savaşın, KK’nin silahlanmasından daha büyük bir risk olacağını düşünerek, ABD ile aralarına mesafe koymaya, Çin üzerinden diplomatik ya da başka türlü çözümlere yatırım yapmaya başlamaları gündeme gelebilir. Bu yönde bir gelişme, bölgedeki stratejik dengeleri değiştirmeye başlar.
“Süveyş” anını anımsatacak değişiklikler ise, Pekin yönetiminin, ekonomik ve askeri baskıyla Kuzey Kore rejimini, silahlanma projesini terk ederek, Çin’in nükleer şemsiyesi altına girmeye ikna etmesi durumunda gündeme gelecektir. O zaman Çin, askeri tehdit kapasitesini, düzen getirme becerisini kanıtlamış, bir nükleer savaşı önleme “hizmeti” sunmayı başarmış, belki, Kuzey Kore’de bir üs kurma olanağı da elde etmiş, güvenilir bir hegemonya adayı olarak bölgede yükselecektir. ABD, bölgedeki stratejik üstünlüğünü kaybedecektir.
Bu noktadan sonra ABD’nin, dünyanın en dinamik ekonomik bölgesindeki stratejik konumunu koruyabilmek için, Çin ile askeri bir çatışmayı göze alması gerekecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları