Hayatın içinden

29 Aralık 2017 Cuma

Noel kutlaması nedeniyle Hamburg’daydım. Büyük oğlumun eşi Alman olduğundan Noel her yıl bir aile buluşması olarak kutlanıyor. Bu kez daha önce dikkat etmediğim bir olay ilgimi çekti.
Noel arifesinde sabah 5.30’dan itibaren evde bir telaş… Uyandım. Herkes giyinmiş kuşanmış, dışarıya bir şeyler taşıyorlar. Oğluma sordum. “Evsizlerle sabah kahvaltısı yapacağız…” dedi. On yıldır tekrarlıyorlarmış bunu. 30 kilometre uzaklıkta bir bakımevinde o evde kalan veya dışarıdan gelen 50 kadar evsizle birlikte 7.00-9.00 arası kahvaltı yapıyorlarmış. Üç gündür hazırlanıyorlarmış, kahvaltılıklar, meşrubat almışlar, çeşitli kekler pişirmişler.
“Hiç yabancılık çekmiyor musunuz” diye sordum. Torunum Yağmur yanıtladı. “Çekmiyoruz” dedi, “ben ilk gittiğimde 9 yaşındaydım, on yıldır tanışıyorum onlarla. Çoğu aynı insanlar.”
Saat 11.00’e doğru döndüler. Hem oğlumla eşinin hem de üç torunumun yüzünde mutluluk okunuyordu.
Kahvaltıdan sonra şarkılar söylemişler, dans etmişler, oyun oynamışlar. Dert dinlemişler.
Kahvaltıya kadın erkek 47 evsiz gelmiş. Her birine özenle hazırladıkları Noel hediyeleri vermişler.

***

Fikir, oğlumun eşi Isgard’dan çıkmış. Oğlum da çocuklar da benimsemişler bu fikri. Öğle yemeğinde hepimiz bir aradayken “Sizi kutlarım” dedim.
Gerçekten de kutlamaya değer bir aile girişimiydi.
Isgard anlattı. “Biz onları sokakta görüyoruz. Gece büyük yapıların girişlerinde yatıyorlar. Eğer hava uygunsa parklarda, bankların üzerinde. Çoğu insan onlara tiksinerek bakıyor. Oysa onlarda bizim gibi insan, farkları bizimkiyle örtüşmeyen hayatlar yaşamış olmaları. Neler yaşadıklarını, en alttakilerinden de altına nasıl düştüklerini merak etmiyoruz. Bu sabahki konuklarımız arasında iki öğretmen bir de profesör vardı.”
Sözünü kestim, sordum.
“Bir profesör nasıl olur da bu duruma düşer?”
“Hayatın nasıl akacağı hiç belli olmuyor. Bay K. Hamburg Üniversitesi’nde tarih bölümünde öğretim üyesiymiş. Parkinson hastalığına yakalanmış. Hastalığı ilerleyince görev yapamaz duruma gelmiş, üniversiteden ayrılmak zorunda kalmış. Parasal zorluklar nedeniyle bir süre sonra karısı tarafından terk edilmiş. Yalnızlık onu alkole sürüklemiş. Böylece hayatı altüst olmuş, sonunda sokağa düşmüş. Her yıl kahvaltı öncesi bir konuşma yapar. Mükemmel bir dili vardır. Hayranlıkla dinlersiniz…”
“Hamburg’da böyle başka girişimler de var mı?
“Çok sayıda var. Bir süre öncesine kadar bizim semtin biraz yakınında mülteci gençler için 300 kişilik bir kamp vardı. Semt sakinleri olarak onlar için de bir grup kurduk. Almanca dersi verdik. Giysi yardımında bulunduk. Onların yaşlarındaki çocuklarımızla birlikte futbol, voleybol, basketbol oynadılar. Evlerimize davet ettik. İnsanların durumlarına bakarak önyargılar oluşturmamak gerekiyor. İnsanın özü önemli. Kamp sonra başka bir yere taşındı. Gençler hepimizle ayrı ayrı vedalaştılar.”
Bu Hamburg ziyaretim benim için öğretici oldu. Ailemle de doğrusu gurur duydum.

***

Tüm okurlarıma mutlu, huzurlu, sağlıklı ve barış umutlarının yeşereceği bir 2018 dilerim.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları