Sonuçları önceden belli seçimler - II

22 Şubat 2018 Perşembe

Geçen hafta, Mısır’da yapılacak başkanlık seçimlerini, muhalefet üzerindeki baskıları, medya üzerindeki kontrolü, muhalefetin durumunu tartıştıktan sonra, sonuçlarının önceden belli olduğunu savundum. Yazımı “Türkiye’de de benzer bir durum söz konusu. Bir farkla ki... Muhalefetin kendini toparlayarak AKP - siyasal İslam iktidarının kurduğu oyunu bozması için, henüz çok geç değil” gibi iyimser bir tonda bitirdim.
Pazartesi yazımı yazarken CHP’nin, geçen hafta basına kapalı olarak yapılan Meclis grup toplantısından, arkadaşımız İklim Öngel’in aktardıklarını düşündüm; zaten zorlukla korumaya çalıştığım iyimserliğim buharlaştı.

Tuhaf fanteziler
Ana muhalefet partisi CHP’nin liderliği, gelecek başkanlık seçimlerinde yüzde 60 oy alacağını iddia ediyor. Bu, iddia bugünkü ve gittikçe ağırlaşan koşullarda tam anlamıyla bir fantezidir.
Birincisi CHP, gelecek başkanlık seçimlerinde adayının alacağı oyların yüzde 60’a ulaşacağına hangi gerekçelere dayanarak inanmaktadır ve inanılmasını istemektedir? CHP liderliği, bugüne kadar yaptığı hataları bir daha tekrarlamayacağına, laik cumhuriyetçi seçmeni ikna edecek önemli adımlar atmıştır da, şimdi laik cumhuriyetçi muhalefetin tamamının “tıpış tıpış” sandığa gidip oyunu CHP liderliğinin arzuları doğrultusunda kullanacağını, buna AKP tabanından da katılımlar olacağını mı düşünmektedir?
İkincisi, CHP son referandumda, “hayır” oyunun yüzde 50’nin üzerinde olduğunu bilmesine karşın, sonuçlar -mühürsüz oylar da eklenerek- açıklandığında, “atı alanın Üsküdar’ı geçmesini” engelleyemeyen iktidarsızlık sergilemişti. Ne olacak da bu iktidarsızlık yerini, OHAL, YSK vesayeti, AKP-MHP ittifakının çarşamba günü basına yansıyan (Emine Kaplan, Cumhuriyet), son önlemleri, savaş koşulları, altında gidilecek yeni seçimlerde “atı alanın Üsküdar’ı geçmesini” önleyebilecek bir güce bırakacak?

Mantık hataları...
Meclis grubu toplantısındaki tartışmalar, CHP liderliğinin siyaset anlayışında önemli mantık hataları olduğunu düşündürüyor.
Örneğin, CHP liderliği, ülkenin siyasi yaşamında vahim sonuçlar üreten dokunulmazlıkların kaldırılması önerisine olumlu oy vermelerini “stratejik bir adımdı. CHP siyasi tuzağa çekilmek istendi, biz bu tavırla siyasi tuzağı bozduk” iddiasıyla açıklıyor. İyi de bu nasıl bir siyasi tuzaktı? CHP bu siyasi tuzağa düşmedi de ne kazandı? AKP’yi hangi alanda geriletti? HDP’yi bir Türkiye partisi olmaya doğru götüren dinamik, birleştirici, haziran seçimlerinin sonuçlarının en kritik parçası, üstelik PKK tarafından da eleştirilen liderlik siyaset dışı bırakıldı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Milletvekili Enis Berberoğlu beş yıl on ay hapse mahkûm oldu. AKP liderliğindeki siyasal İslam, toplumu ve devleti şekillendirmeye devam etti:
CHP liderliği, sık sık gündeme gelen eleştirilere cevap olarak “Eğer İhsanoğlu seçilseydi Ortadoğu şu andaki bataklık olmazdı” diyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Ortadoğu’nun kaderini belirlemek için gidilmedi ki... Erdoğan tüm iktidarı elinde toplamak için başkan seçilmek istiyordu. Muhalefet de bu tehlikeyi önlemeyi, böylece siyasal İslamın “pasif karşıdevrim” sürecinin momentumunu kıracak bir olasılığı yakalamayı umuyordu. Ortadoğu sorunu gündeme bile gelmedi. Her şey bir yana, Ekmeleddin Bey’in, artık savunulmaması gereken bir yanlış olduğu pratikte alınan sonuçlarla, MHP- AKP ittifakıyla kesin bir biçimde kanıtlandı. CHP liderliğinin açıklaması ve bu açıklamanın arkasındaki mantık, akla, “ilaç çok uygundu ama, hastayı öldürdü” saçmalığını getiriyor!
CHP liderliğinin, Ekmeleddin Bey’i hâlâ savunmaya devam etmesi hatalarından ders almadığını, hatalarını tekrarlamaya hazırlandığını, yeni adaylarını açıklamaya korkuyor olmaları da -‘lime lime ederler’-, Cumhuriyetçi laik seçmeni ikna etmekte zorlanacaklarını gösteriyor. Bu koşullarda, gelecek seçimlerin sonuçlarının bugünden belli olduğunu, siyasal İslamın projesinin nihai hedefine ulaşacağını düşünmek çok da uygunsuz bir yaklaşım olmuyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları