Korkular, yadsımalar

12 Mart 2018 Pazartesi

Seçimlere giden yolda ülkeyi çok ağır sorunlar bekliyor. İktidar da, muhalefet de bu sorunları aşabilmek için büyük riskleri göze almak zorunda kalacaklarının bilincinde; tedirginlik giderek korkuya dönüşüyor.

Rıza alanı daralıyor
OHAL, YSK vesayeti altında yapılan, mühürsüz oylarla kirlenen anayasa referandumunun sonuçları, AKP liderliğindeki siyasal İslamın, toplumun, rızasını alabildiği kesiminin sınırlarına dayandığını, dahası, bu sınırların gerilemeye başladığını gösterdi.
AKP seçim kaybederek muhalefete geçtiğinde var olmaya devam edebilecek bir parti değil. Partinin liderliği, seçimler yaklaştıkça kaybetmemek için yapmak zorunda kalacağı (almak zorunda olduğu riskleri) yolsuzlukları düşündükçe tedirgin oluyor. AKP liderliği, bu riskleri azaltmak için “yerli-milli” etiketli bir cephe kurmaya çabalarken, Cumhurbaşkanı da, dinci Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’ün, “ehl-i sünneti bu bid’at asrında müdafaa eden hocalar” olarak tanımladığı kimi tiplerin, “içtihatlarının” yarattığı infiali yatıştırmayı amaçlayan açıklamalar yapıyor.
Cumhurbaşkanı önce, Kuran’ı, “Tanrı’nın sözü” olduğunu unutup, “15 asır önceki hükümlerle uygulayamazsınız” gerekçesiyle zamana uyarlamaktan söz etti; Prof. Akgündüz’ün, “Haddinizi aşarak şer’î meselelerde fikir beyan etmeyiniz! Zira ne müçtehid ve ne de fıkıhçısınız!” uyarısından sonra “haddimize mi düşmüş” açıklamasıyla bir “U” dönüşü yaptı. Bu “U dönüş”, iktidarı salt Erdoğan’a bağlayanlar açısından, gücün siyasal İslam içinde, dağılımına ve özelliklerine ilişkin önemli bir uyarı oldu.
Kadınları, çocukları hedef alan taciz, tecavüz ve cinayetlerin AKP döneminde, bu ülkede daha önce görülmemiş düzeylere çıkmasının toplumda yarattığı gerginliği, AKP liderliği, “Bunları yayımlamayın halkı çıldırtacaksınız”, “Bizde kadına el kalkmaz, siz esas Avrupa’ya bakın” gibi panik kokan açıklamalarla yatıştırmaya çalışıyor. Ancak, liderlik, siyasal İslamın ideolojisinin “sert çekirdeğindeki”, kadın, çocuk, cinsellik anlayışlarını yadsımaya (unutturmaya) çalıştıkça, bu anlayışlar kendilerini hareketin iktidar noktalarında, değer verilen ağızlardan, tekrar tekrar ortaya koyuyor.

Muhalefetin yadsıdığı...
Ana muhalefet partisi CHP, bu haliyle önümüzdeki seçimleri kazanamayacağını biliyor. Ancak bu durumu değiştirmek için gereken riskleri alamadığından, söylemini bu gerçeği yadsıyarak kurmaya çalışıyor. Geçen hafta bu durum, kendini Saadet Partisi (SP) ile AKP arasındaki çelişkiye umut bağlamak biçiminde gösterdi.
SP, AKP’nin ittifak önerisini kabul etmeyerek demokrasiden, uzlaşmaktan söz edince, büyük ilgi çekti. Birilerinin aklına da Bernie Sanders geldi, Ekmeleddin taktiği anımsandı, Gül umudu canlandı. Rivayete göre, SP “her iki mahalleye” de konuşabiliyordu; muhalefet siyasal İslamın iç çelişkilerinden yararlanmalıydı, SP’yi de kapsayabilecek geniş bir demokrasi cephesi kurmalıydı.
Ancak gerçek şu ki, SP’nin demokrasi aşkı, uzlaşmacı yaklaşımı, onun ne tözüyle ne de özüyle uyumludur. Shadi Hamid’in, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da, siyasal İslam üzerine yaptığı kapsamlı çalışmaların da doğruladığı gibi, bu, muhalefetteyken cepheyi genişletmek, “karşı mahallenin” tepkisini çekmemek için benimsenen (2000’li yıllarda AKP’yi anımsayınız), iktidara yakınlaştıkça terk edilen bir yaklaşımdır.
Dahası, AKP / siyasal İslamın medya üzerindeki hâkimiyetinden dolayı, muhalefetin sesini “karşı mahalleye” salt konuşarak ulaştırma şansı da sıfıra yakındır. Bu engel, ancak, o da belki, sözü, yandaş medyanın görmezden gelemeyeceği çapta ve içerikte etkinliklerle birleştirerek aşılabilir.
AKP, seçimlerin sonuçlarını belirleyecek yasal, idari, kurumsal, teknolojik önlemleri çoktan almış, seçimleri muhalefet açısından işlevsizleştirmiştir. Bu yüzden ilk elde atılacak adımlar, bu seçimler karşısında alınması gereken tavra ilişkin olmalıdır. Bu olağanüstü durum yok sayılarak yapılan hesapların, AKP ve siyasal İslamın iktidarına destek vermekten başka bir işlevi olmayacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları