Kürt sorunu ve Atatürk’ün görüşü
Alev Coşkun
Son Köşe Yazıları

Kürt sorunu ve Atatürk’ün görüşü

25.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve geleceklerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu, ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.” Atatürk, Kürt sorununu, çok açık olarak bu sözlerle yanıtlamış oluyordu.

Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”na siyasi partiler raporlarını verdiler. Raporlar birbirleriyle çelişkili görüşler içeriyor. DEM Parti’nin raporu adeta tarihi altüst edercesine yazılmış. DEM sözcüleri, 1921 Anayasası’nda özerklik olduğunu her fırsatta ileri sürüyorlar.

Bu yazımızda 1921 Anayasası’nın temel nitelikleri, Atatürk’ün “Kürt sorunu” ve “özerklik” ile ilgili görüşleri üzerinde duracağız.

23 Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Meclis, Kuvayı Milliye’yi güçlendirmek ve bağımsızlık savaşını yürütmek amacıyla toplanmıştı. TBMM, yalnızca yasama yetkisini kullanan basit bir parlamento değildir. Kuvvetler birliği ilkesine dayalıdır ve bütün yetkiler Meclis’te toplanmıştır. (Soysal, s.27.) Meclis, “milli egemenlik” ve “Meclis’in üstünlüğü ilkesi”ni kabul etmiştir.

TBMM’nin açılışından 9 ay sonra, 20 Ocak 1921’de “Teşkilatı Esasiye Kanunu” adını taşıyan bir anayasa kabul edildi. Osmanlı Devleti’nin 1876 yılında kabul edilen, “Kanuni Esasi” adını taşıyan anayasası yürürlükteydi ve 1924 yılına kadar yürürlüğü sürdü.

23 Nisan 1920’de toplanan Meclis, olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis’ti. 1921 Anayasası ise bir anayasadan ziyade olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemin gereksinimlerine yanıt vermek için hazırlanmıştı. Gerçek bir anayasa sistematiğinden yoksundu. Ayrıca, “kişi hak ve özgürlükleri” ile “yargılanma” gibi temel anayasa konuları düzenlenmemişti.

TEMEL NİTELİKLER

Osmanlı Devleti, İstanbul’da yaşıyor. Kanuni Esasi yürürlüktedir. 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 3. maddesi “Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur” diyor. Bu madde, konuyu temel olarak açıklamaya yeterlidir.

Osmanlı İmparatorluğu yaşarken Ankara’da yeni bir devletten, “Türkiye Devleti”nden söz edilmektedir. Bu bir ihtilal anayasasıdır. Aynı topraklarda bir başka devletin kurulduğunu ilan etmektedir. Zaten Osmanlı Devleti de bağımsızlık savaşının zafere ulaşmasından sonra, 29 Ekim 1923’te son bulmuştur.

1921 Anayasası 24 maddeden ibarettir ve olağanüstü yetkilere sahip olan Meclis’in Milli Mücadele’yi yönetmesi için maddeler içermektedir.

TÜRKİYE DEVLETİ

Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun 3. maddesinde devlet tanımlanırken “Türk Devleti” yerine “Türkiye Devleti” denilmesi önemlidir.

Kuvayı Milliyeciler, aslında “milliyetçi” idiler. Erzurum ve Sivas kongrelerinin belgeleri İslam unsurları”, “İslam ekseriyeti”, “öz kardeşlik” gibi kavramları vurgulamıştır. Ancak yönetim ilkelerini gösteren Teşkilatı Esasiye’nin 3. maddesi etnik kökenleri, dili ve kültürü ne olursa olsun Misakı Milli sınırları içinde yaşayanları kucaklamış ve “Türkiye Devleti” deyimini kullanmıştır.

EGEMENLİK HALKINDIR

Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun en önemli unsuru “halkın egemenliği” konusudur ve “egemenlik hakkının kayıtsız şartsız millete ait olduğu” ilan edilmiştir. Aslında, bu madde padişahlık ve Osmanlı saltanatının reddedildiğini gösteren bir belgedir. 1921 Anayasası’nın kurduğu model, anayasa hukukunda “meclis hükümeti sistemi” olarak tanımlanır.

Teşkilatı Esasiye, “vilayet ve nahiye şûraları”öngörmektedir. Kanunun 10-21. maddeleri “idare”, “vilayet”, “kaza” ve “nahiye”ler başlıklarını taşımaktadır. Bunların içinde en önemli “nahiye” birincidir ve 5. maddede (md.16-21) düzenlenmiştir.

Nahiyenin özerk” olduğu bir şûrası, bir idare heyeti ve bir müdürü olduğu (md.16-17); nahiye şûrasının, nahiye halkı tarafından seçileceği (md.18) belirtilmiştir.

Bu madde, o tarihte TBMM ile çok yakın ilişkiler içinde olunan Sovyet Rusya’dan esinlenerek Kanuni Esasi’ye alınmıştır. Prof. Dr. Bülent Tanör bunların yerel demokrasi kurumları olduğunu ancak bu özerkliğin idari alanla sınırlı olduğu, “halkın mukadderatı”nı ilgilendiren bir siyasal yönü olmadığını belirtmektedir. (Tanör, s.257)

Ayrıca “nahiye şûraları” maddesinin hiçbir zaman uygulama alanı bulmadığını belirtmiştir. (Tanör, s.261)

Ek olarak 1924 Anayasası’nda bu hükümlere yer verilmemiştir.

Anayasal metinde nahiyeler için özerklik tanınmış olmakla birlikte bu özerklik idari alanla sınırlıdır ve “halkın mukadderatını” ilgilendiren bir yönü yoktur.

FEODAL DEVLET REDDEDİLİYOR

İdare” başlığını taşıyan tek maddelik bölümde, Türkiye’nin coğrafi durumu ve ekonomik ilişkileri açısından vilayetlere, vilayetlerin kazalara (ilçe) bölündüğü, kazaların da nahiyelerden (bucak) oluştuğu belirtilmiştir. (md. 10) Burada ülkenin adı olarak “Memaliki Osmaniye” (KE, md. 22) terimi yerine, ulusal yurt ve anavatan anlamına gelen “Türkiye” sözcüğünün kullanılmış olması son derece anlamlıdır. Teşkilatı Esasiye zaten yeni bir devlet kurulduğunu ilan etmiş ve bunun adını “Türkiye Devleti” koymuştu. Şimdi de ülkenin topraklarını Misakı Milli’ye özgü ulusallık anlayışına uygun olarak belirlemekte ve “Türkiye” olarak adlandırmaktadır.

Devlet ve ülke adlarındaki anlamsal ve terimsel değişme, yeni devlet ve ülke kavrayışına da işaret etmektedir. Burada önemli olan, “çokuluslu feodal imparatorluk ve toprakları” anlayışından “ulusal devlet”, “ulusal yurt” ya da “anavatan” anlayışına geçiş, konunun temel özüdür. Bu süreç, ulus devletin de doğumunu haber vermektedir.

Prof. Tanör’ün belirttiği gibi, bu değişim “yeni bir devlet ve ülke kavrayışına işaret etmektedir”.

Erzurum ve Sivas kongreleri uluslaşmanın temel basamaklarıdır. 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Kars’ta, Kafkaslar’da, Trakya’da, Batı Anadolu’da şûra hükümetleri kurulması yönünde hareketler görülür. Prof. Tanör bu sürece “Kongre İktidarları” adını vermiştir.

Ancak Atatürk’ün önderliğinde kurtuluş için başarı şansı ve olanağı olan tek modelin, siyasal model olan TBMM modelinde olduğu anlaşıldı ve kabul edildi. 1921 Anayasası’na amacının dışında görevler yüklemek Milli Mücadele tarihini altüst etmektir.

Image

ATATÜRK VE KÜRTLERE ÖZERKLİK

9 Eylül 1922 Milli Mücadele’nin zafere ulaştığı tarihtir. Bu tarihten 52 gün sonra 1 Kasım 1922’de padişahlık tarihin derinliklerine gönderildi.

İstanbul basını Milli Mücadele’nin başından beri, Kuvayı Milliye’yi tutanlar-tutmayanlar olarak ikiye ayrılmıştı. 1 Kasım 1922’de padişahlığın kaldırılışından sonra, halifeliğin de kaldırılacağını anlayan karşıcılar tam anlamıyla Ankara’ya muhalefet etmeye başladılar.

Bu süreçte Atatürk, İstanbul basını ile geniş bir toplantı yapmaya karar verdi. 16 Ocak gecesi, tarihe “İzmit Basın Toplantısı” olarak geçen toplantı yapıldı. Bu toplantıya Halide Edip Adıvar, Adnan Adıvar, Vakit Gazetesi Başyazarı Ahmet Emin Yalman, Tevhidi Efkâr Gazetesi Başyazarı Velid Ebüzziya ve gazeteciler Suphi Nuri İleri, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, İsmail Müştak ve Kılıçzade Hakkı Bey katıldılar.

Saat 21.30’da başlayan toplantı, bütün gece sürdü ve sabaha karşı bitti. Mustafa Kemal, gazetecilere her türlü soruyu sorabileceklerini belirtti.

Image

KÜRT SORUNU VE ÖZERKLİK

Ahmet Emin Bey (Yalman) şu soruyu sordu: Kürt sorununa değinmiştiniz. Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinirseniz çok iyi olur.

Atatürk’ün yanıtı şöyledir:

“Kürt sorunu; bizim, yani Türklerin yararına kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü biliyorsunuz, bizim ulusal sınırımız içinde var olan Kürt unsurlar öyle yerleşmiştir ki pek sınırlı yerlerde yoğunluğa sahiptir. Ancak çoğunluklarını yitire yitire ve Türk unsurlarının içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki Kürtlük namına bir sınır çizmek istersek Türklüğü ve Türkiye’yi yok etmek gerekir.

Varsayalım Erzurum’a kadar giden, Erzincan’a, Sivas’a kadar giden, Harput’a kadar giden bir sınır aramak gereklidir. Ve hatta, Konya çöllerindeki Kürt aşiretlerini de gözden uzak tutmamak gerekir.

Dolayısıyla başlı başına bir Kürtlük düşünmektense, bizim Teşkilatı Esasiye Kanunu (Anayasası) gereğince zaten bir tür yerel özerklikler oluşacaktır. O halde hangi livanın1 halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir.

Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerektir... Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve geleceklerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu, ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.”2

Atatürk, Kürt sorununu, çok açık olarak bu sözlerle yanıtlamış oluyordu.

SONUÇ

Yazımızın özeti şudur:

1. TBMM, 23 Nisan 1920’de açıldıktan 9 ay sonra, TBMM tarafından kabul edilen 1921 tarihli “Teşkilatı Esasiye Kanunu” (TEK) bir anayasadan ziyade Milli Mücadele’yi yürüten Meclis’in çalışmalarını düzenleyen bir yasadır.

2. 1921 “Teşkilatı Esasiye Kanunu”, kabul edildiğinde Osmanlı’nın 1876 tarihli “Kanuni Esasi”si de yürürlükteydi ve 1924 yılına kadar yürürlükte kaldı.

3. 1921 tarihli TEK’in 3. maddesinde ilk kez “Türkiye Devleti” deyimi kullanılmıştır. Böylece TEK’in 3. maddesi etnik kökenleri, dili ve kültürü ne olursa olsun Misakı Milli sınırları içinde olan herkesi kucaklamıştır.

4. TEK’in en önemli niteliği “halk egemenliği”ne dayanmasıdır.

5. TEK’in 10-21. maddeleri yerel yönetimleri düzenlemiştir. Nahiye şuraları kabul edilmekle birlikte hiçbir zaman uygulanmamıştır.

6. 1921 Anayasası (TEK) çokuluslu feodal imparatorluk ve toprakları” anlayışından “ulus devlet”, “ulusal yurt” ve “anavatan” anlayışına geçmiştir. Bu süreç ulus devletinin de doğumunu haber vermektedir.

7. Henüz cumhuriyet ilan edilmeden, Ocak 1923’te yapılan İzmit Basın Toplantısı’nda Atatürk Kürtlerin Türklerle binlerce yıl birbirleriyle kaynaştığını, Kürtlerin Anadolu’da hemen hiçbir yerde çoğunlukta olmadıklarını, “başlı başına bir Kürtçülük”şünmek yerine, yerel yönetimlerde ilçe belediyeleri ve il genel meclisinde yetki sahibi olacaklarını belirtmiştir.

Atatürk, yerel yönetimlerde (belediye ve il genel meclisi) Kürtlerin yoğun olduğu yerlerde yönetimi ele alacaklarını; TBMM’nin hem Kürtlerin hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana geldiğini, böylece halkların geleceklerinin birleştirildiğini belirtmiştir. “Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olmaz” demiştir.

DİPNOT:

(1) Liva: İdari bölümde il ve ilçe arasındaki bölüm, sancak.

(2) Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı, 2. Baskı, Cumhuriyet Kitapları, 2023, s.47.

Kaynaklar:

Bülent Tanör, Kurtuluş-Kuruluş, Cumhuriyet Kitapları, 2020, 8. baskı.

Bülent Tanör, Osmanlı-Türk Anayasal Gelişmeleri, YKY, 2024.

Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, Beta Yayıncılık, 2020.

Ergun Özbudun, 1921 Anayasası, Atatürk Araştırma Merkezi, 2004.

Kemal Gözler, Anayasa Hukukuna Giriş, Ekin Yayınevi, 2020.

Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı 2. Baskı, Cumhuriyet Kitapları, 2023.

İlgili Konular: #mustafa kemal atatürk

Yazarın Son Yazıları

Kürt sorunu ve Atatürk’ün görüşü

“Şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem Kürtlerin ve hem de Türklerin yetki sahibi vekillerinden meydana gelmiştir ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve geleceklerini birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu, ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.” Atatürk, Kürt sorununu, çok açık olarak bu sözlerle yanıtlamış oluyordu.

Devamını Oku
25.12.2025
Hukukun üstünlüğü ve hukukta karmaşa...

Hukuk devleti öncelikle yargı organlarının hukuk kurallarına uymasıyla gerçekleşir.

Devamını Oku
04.12.2025
Atatürk ve Vahdettin üzerine

Osmanlıcı, halifeci, ikinci cumhuriyetçi yazarlar zaman zaman “Atatürk’ü Anadolu’ya Padişah Vahdettin”in gönderdiğini ileriye sürerler.

Devamını Oku
14.11.2025
Cumhuriyet ve karşıdevrim

Milli Mücadele’de Kuvayı Milliyeciler Mustafa Kemal liderliğinde üç cephede birden savaştılar.

Devamını Oku
29.10.2025
CHP Meclis’e girmiyor

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) yeni dönem toplantısı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması ile açılacak.

Devamını Oku
01.10.2025
CHP’ye karşı savaş ve son durum

19 Mart 2025 bir dönüm noktasıdır.

Devamını Oku
20.09.2025
30 Ağustos Zaferi'ni kutluyoruz

30 Ağustos 1922’de kazanılan zafer, tarih sahnesinden silindiği düşünülen bir ulusun şahlanması ve modern bir devletin kuruluşunun müjdesidir.

Devamını Oku
30.08.2025
Yeni bir devlet kurma projesi mi?

ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack yaptığı konuşmalarla gündemi belirlemeye çalışıyor.

Devamını Oku
17.07.2025
Cetvelle çizilen sınırlar... Vatandaş kanıyla çizilen sınırlar...

ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack aynı zamanda ABD’nin Suriye özel temsilcisi ve ABD Başkanı Trump’ın yakın arkadaşıdır.

Devamını Oku
11.07.2025
Tarihten bir yaprak: Kumpaslar halk gücü ile yenilir

Genel başkan İnönü, genel başkanlıktan, ardından CHP’den istifa ediyor. CHP’nin içinde yıllarca siyaset yapmış önemli siyasi liderler CHP’den ayrılmışlar ve yeni bir siyasi parti kurmuşlar... Askeri vesayet CHP’nin karşısında, muhafazakâr iktidar ve yandaş basın her gün CHP aleyhine propaganda yapıyor ama CHP’yi sıfırlayamıyorlar. İşte CHP böyle köklü bir siyasal partidir.

Devamını Oku
01.07.2025
İsmet İnönü’nün cevapları

Geçen günlerde CHP’nin ikinci genel başkanı İsmet İnönü’yü hedef alan konuşmalar yapıldı.

Devamını Oku
29.05.2025
27 Mayıs ve 1961 Anayasası

1960-1980 tarihleri arasında ülkemizde üç askeri darbe oldu.

Devamını Oku
27.05.2025
19 Mayıs ve Atatürk

19 Mayıs 1919 Türk İstiklal Savaşı’nın başlangıcı ve dönüm günüdür.

Devamını Oku
19.05.2025
Cumhuriyet gazetesi 101 yaşında: Mücadeleye devam

Cumhuriyet gazetesi 101 yaşında: Mücadeleye devam

Devamını Oku
07.05.2025
23 Nisan 1920’nin önemi

23 Nisan 1920’nin önemi

Devamını Oku
23.04.2025
CHP ve Cuntacılık

CHP ve Cuntacılık

Devamını Oku
10.04.2025
Alev Coşkun yazdı

3 Mart Devrim Yasaları Din Devletinin Yıkılışı

Devamını Oku
03.03.2025
Alev Coşkun yazdı...

Yakın tarihten bir yaprak...

Devamını Oku
21.02.2025
'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' ve siyasal tarih

'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' ve siyasal tarih

Devamını Oku
20.01.2025
2024’ten 2025’e bakış

2024’ten 2025’e bakış

Devamını Oku
02.01.2025
Alev Coşkun yazdı...

Aydınlanma Devrimleri ve emperyalist kurgular- Alev Coşkun

Devamını Oku
29.11.2024
Alev Coşkun yazdı...

Atatürk ve karşıdevrim

Devamını Oku
10.11.2024
Atatürk ve Cumhuriyet (Bir özet)

Atatürk ve Cumhuriyet (Bir özet)

Devamını Oku
29.10.2024
Alev Coşkun yazdı...

İş Bankası ve Atatürk

Devamını Oku
12.09.2024
Alev Coşkun yazdı...

CHP 105 YAŞINDA

Devamını Oku
05.09.2024
30 Ağustos Zaferi ve anlamı...

30 Ağustos Zaferi ve anlamı...

Devamını Oku
30.08.2024
Alev Coşkun yazdı...

Anayasaya aykırı mıydı? Ali Fuat Başgil ve Tahkikat Komisyonu

Devamını Oku
03.06.2024
Alev Coşkun yazdı...

27 Mayıs Devrimi ve 1961 Anayasası

Devamını Oku
27.05.2024
Alev Coşkun yazdı...

19 Mayıs ve Kuvayı Milliye Destanı

Devamını Oku
19.05.2024
74 yıl önce: Demokrasi zaferi

74 yıl önce: Demokrasi zaferi

Devamını Oku
14.05.2024
Alev Coşkun yazdı...

23 Nisan 1920 Millet egemenliğinin başlangıcı

Devamını Oku
23.04.2024
Alev Coşkun'un yazısı...

Cumhuriyet, halk iradesi ile kuruldu

Devamını Oku
15.04.2024
Alev Coşkun yazdı...

Halifeliğin Kaldırılışı - Din Devletinin Yıkılışı

Devamını Oku
03.03.2024
Alev Coşkun yazdı...

İsmet İnönü

Devamını Oku
25.12.2023
Alev Coşkun yazdı...

Kissinger, darbeler ve örtülü dış operasyonlar

Devamını Oku
02.12.2023
Atatürkçü Bilâl Şimşir’i kaybettik

Atatürkçü Bilâl Şimşir’i kaybettik

Devamını Oku
21.11.2023
Alev Coşkun'un yazısı...

Hukuk devleti-Hukukun Üstünlüğü

Devamını Oku
13.11.2023
Alev Coşkun yazdı...

Atatürk ve Emil Ludwig

Devamını Oku
10.11.2023
Sonsuza kadar yaşayacaktır...

Mustafa Kemal, tüm Ortadoğu’da, tüm İslam dünyasında benzeri g rülmemiş bir devrim ger ekleştirdi

Devamını Oku
29.10.2023
Bu başarılar tesadüf mü?

Atatürk'ün kızları

Devamını Oku
12.09.2023