Adnan Binyazar

Adalet Ağaoğlu

17 Temmuz 2020 Cuma

Prof. Dr. Nermin Abadan’n 2018 yılında kutlanan bir yaş gününde görüşmüştük Adalet Ağaoğlu’yla. En son, Can Yayınları’nın düzenlediği Erdal Öz Ödülü’nü aldığı toplantıda rastlaşmıştık.

Hastaydı. Sahneye birkaç kişinin yardımıyla çıkabilmişti. O gün, onunla karşılaşmış olmanın sevinci yerine, içimde sonsuz ayrılıkları çağrıştıran buruk düğümlerle ayrılmıştım yanından.

O sahne yıllarca gözümün önünden gitmedi. Yoğun bakım odasında öldüğü haberini internetten okuyunca, bilgisayarın başında çakılıp kaldım. Berlin’in güneş barındırmaz göğü bir anda sanki zindana döndü.

Ölüm acısı

Yahya Kemal Beyatlı, “Ölmek kaderde var bize ürküntü vermiyor,/ Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor” diyor. Orada geçen “vatan” kavramı bende ölümü çağrıştırır. Koronavirüs belasından dolayı Berlin’de tutuklu kaldığım şu günlerde, ölümü bu kez o dizede geçen “ayrılış” eyleminde yaşadım.

O anda ürküntü veren ölüm duygusundan kopup kendimi geçmiş günlere attım.

Ölümü ondan önce yaşayan eşi Halim Ağaoğlu esprili sözlerle bir şeyler anlatırken, dinginliği yeğleyen Bayan Ağaoğlu’nun yüzüne dolunay ışıkları düşerdi.

Doruk yazarlar

Geride iyi şeyler bırakanlar ayrı bir değer taşır. Adalet Ağaoğlu, dirim günlerini verimli kılarak yaşamını onurlu kılmıştır.

Elbette oyunları, öyküleri de önemliydi. Ama onun, her biri yaratıcılık ürünü Ölmeye Yatmak (1973), Fikrimin İnce Gülü (1976), Bir Düğün Gecesi (1979), Yaz Sonu (1980), Üç Beş Kişi (1984), Hayır (1987), Ruh Üşümesi (1991), Romantik Bir Viyana Yazı (1993), Dert Dinleme Uzmanı (2014) gibi romanlarıyla unutulmayanlar arasında yer alacağına inanıyorum.

Ağaoğlu da ileride Halit Ziya Uşaklıgil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Yaşar Kemal gibi, doruklarına kolayca erişilemeyecek yazarlar arasında anılacaktır.

Karmaşa ortamı

Romantik Bir Viyana Yazı adlı romanında, tartışılmaya değer bir bölüm vardır:

“Bir de roman öldü, diyorlar. Ölmek kolay mı? Roman, arkasında kocaman ayısı, küçücük merkebi, elinde defiyle ortalıkta dolanıp durmakta, çalıp oynamaktadır. Olsa olsa ne ölebilir? Eskilerin enine boyuna, ağırsiklet ‘tik’ romanları, bir yanda zurna-def, öte yanda çeşit çeşit cinayet girişimciliğinin yol açtığı yırtıcı çığlıklar, bela ve şeytan kovucu tam tam, zom zomlar nedeniyle ‘stres olup’, ‘tike yakalanmış’, romantik bir hal almıştır.”

Bununla da yetinmiyor, karmaşıklığı vurgulamak için ironisinin alanını genişleterek “Belki içimizde hâlâ, bütün bu makul açıklamaları yeterli bulmayarak”, çürümüşlüğün alanını başka örneklerle genişletiyor.

Gerçeği göz önüne seremeyen sözde romancıları, “Benim şiirim” diye başlayıp ama hiç kimsenin olamayacak şiir yazıcıları, polisiye roman heveslileri; Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır gibi romanlarıyla “dar zamanlar”ı göz önüne seren Adalet Ağaoğlu’nun çizdiği bu tablo üzerinde düşünmelidir.

Şiir-roman-öykü gibi anlatılar, besteresim gibi güzel sanatlar, yaratıcılıkla ortaya çıkan duyumsamaların ürünüdür. O tür sanatçılar, toplumun yağmurdan yaştan, şiddetli depremlerden etkilenmeyen kayalarıdır.

Adalet Ağaoğlu yüksek anlatı gücü, gerçeği dile getirme cesaretiyle, toplumu yanıltıcı yollara saptırmadan yazan bir romancı oldu. Elli yıl önce özgür iradesiyle ortaya koyduğu yapıtları sonraki kuşakların da aynı ilgiyle okuduğu kanısındayım.

O hiç kimseye özenmeden yazmış, kendini özgür iradesiyle var ederek aramızdan ayrılıp sonsuzluğa ermiştir.

Göçtüğü yerleri yaşamın ışığıyla aydınlatacaktır...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Benlik arayışları 19 Nisan 2024
Romeo ve Juliet 12 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları