Real Madrid karşımıza çıktığında her şey iyi ve güzeldi. Karşımızda dünya devi olsa da bizim Drogba ve Sneijder’imiz vardı. Bu motivasyon tur şansını neredeyse kendi açımızdan dengeleyecek umutlar vermişti. Ne var ki 10. dakikada Ronaldo’nun golü tüm hesapları altüst etti. Bu karşılaşmaya sadece ruhsal aktörlerle hazırlanarak çıkan bir görüntü vardı. Orta alanda Mesut, Xabi Alonso, Di Maria ve Khedira’lı Real Madrid, gücü aşacak bir kurgu kağıt üzerinde kaldığından 29. dakikada Benzema’nın 2. golüne teslim olduk ve kaderimiz çizildi.

Bizim golcümüz Burak, ilk şutunu ve topla ilk buluşmasını 35. dakikada yapabildi. Bu dahi, gollerin dışında sonuca gitme anlamında rakibimizin gücü hakkında bilgi veriyor. Bütün oyun süresince iki penaltı kokan pozisyonu ve bir de Eboue’nin kalecide kalan sert şutunu hatırlayabiliriz. Fatih Terim umduğunu bulamayınca fark yemenin önüne geçmek için Sneijder’in yerine Gökhan Zan’ı alarak 90 dakika için düşündüğü taktikten vazgeçti. Dostluklar ve bunun getirisi, romantizmin Drogba ile Sneijder takviyesini bütünleştirerek Şampiyonlar Ligi’nde rakibimizin elenmesinin biraz da hayal olduğunu gördük. Olsun, G.Saray açık futbol oynama arzusuyla hatta rövanşta İstanbul’da belki de alacağı galibiyetle bizi mutlu edebilir. Ne var ki bu tur atlamaya yetmeyecektir. Arada her anlamda kapatamadığımız futbol anlayışı ve farkı dikkat çekti.