Hâşâ.
Ama oldu...
Oluyor.
Gazeteciye de böyle münasebetsizliğe ışık tutmak düşüyor.
Bu sorunun ve münasebetsizliğin ilhamını 24 Nisan 2012 günü TBMM’de Başbakan verdi:
- “Allah’ın evi camileri, CHP sattı!” diye haykırdı.
Devamı da bu başlıkla geldi.

Sayın Erdoğan’ın kendisi de, elbette, “Ayınları çatlatarak gayınları patlatarak” pek çok kez yinelemiştir:
- “Essalatü imad-üd din / Namaz dinin direğidir!”
Böyle bir ifade ne yazık ki Kuran’da yok...
Bu sözlerin Hz. Peyamber’e ait olduğuna dair hiçbir kayıt da yok.
Bu anlamda hadisi şerif de değil.
Ama yine de...
Namazın önemini vurgulamak üzere hacı hoca makulesi bu sözü yüzlerce yıldır tekrarlar durur.

Namaz elbette farzdır.
Cemaatle ve camide kılınması sevaptır.
Ama her yerde de cami yoktur...
Hele bazı ülkelerde, örneğin Cambridge’te hiç yoktur...
Müslümanlar ise artık her yerdedir...
Hele bizimkiler...
İbrahim Tatlıses’ten ilham alan birisi gelip Başbakan’ın kulağına belli ki fısıldadı:
“Cambridge’te cami vardı da, cumaya mı gitmedik?!”
Cat Stevens adlı İngiliz şarkıcı Hıristiyanlığı terk edip yıllar önce Yusuf İslam olmuştu.
Şimdi cami-cemaat-hayır-hasenat işlerine bakıyor.
Arkadaşları ile geçenlerde Başbakan’a geldi.
Cambridge Camisi için destek istedi.

Erdoğan da, 50 milyon TL’ye mal olacak cami için “Ne gerekiyorsa yapalım!” sözü verip Yusuf’u yetkililere yönlendirdi.
Buraya nokta koyalım.

İstanbul Ortaköy’e \tbuyuralım

Ortaköy Camisi 13 Mayıs 2011 tarihinden bu yana onarılıyor.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 4 Mayıs 2011 günü yaptığı açıklamada, onarımın 450 günde biteceğini ve 3 milyon TL’lik maliyetin Kuveyt Türk Bankası’ndan sağlanacağını açıkladı.
Bugün 20 Ağustos 2013.
Yani onarımın üzerinden 826 gün geçti.
Onarım sürüyor... Biteceği de yok.
Çünkü Kuveyt Türk’ün keyfi yerinde.
Ortaköy Camisi’ni bedavadan 4 taraflı devasa bir özel reklam panosuna çevirmiş kullanıyor.
İstanbul’da bu boyuta bir duvar reklamının KDV hariç, yüzey başına yıllığı 1 milyon TL’den en az 4 milyon TL olduğu belirtiliyor.
Yani şimdiden sağladığı bedava reklam olanağı ile banka çoktan kâra geçmiş durumda.
Caminin onarımını bitirmek için neden acele etsin ki?

Kâr payı lobisi ‘in’ mi?

Muhterem Başbakanımız Gezi olayları sırasında “faiz lobisi”ni lanetledi.
“Kâr ortaklığı lobisi”nin de acaba Mısır Adeviye Meydanı hadiselerinde bir payı var mı?
Buraya da bir noktalı virgül atalım...
Ve kendisine bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden Sayın Başbakan’a soralım:
* Ortaköy Camisi’nin onarımı için Kuveytlilere el açıp İngilizin Cambridge Camisi’ne yardım etmek caiz midir?
* Caiz ise, atalarımız neden “Sultanahmet’te dilenip Ayasofya’da sadaka verilmez” diye bir laf etmişlerdir?
* Vakıflar Genel Müdürlüğü, bu banka ile sponsorluk anlaşmasına ek bir de reklam sözleşmesi yapmış mıdır?
* Yaptı ise bu reklamın süresi ve miktarı ne kadardır?
* Yapmadı ise, bu kadar önemli bir reklam olanağını neden ve ne karşılığı bankaya “hibe” etmiştir?
* Yapılan sponsor anlaşması bankaya onarım için harcadığı meblağı vergiden düşme olanağı veriyor mu?
* Veriyorsa, onarım sonunda kamunun vergi kaybı ne olacaktır?

Bu sorular daha çok Vakıflar’ı, Diyanet’i, Maliye’yi ilgilendirir denecek olursa...
Asıl soruları..
“Aidiyeti cihetiyle” Başbakan’a soralım:
* 24 Nisan 2012 günü TBMM’de “Camiler Allah’ın evidir. CHP Allah’ın evi camileri ahır yaptı, sattı!” diye, Cumhuriyet yıllarında savaş sonrası ve savaş koşulları ile elden çıkarılmış bazı camileri istismar konusu yaptınız. Ama bugün Allah’ın bir tek kulu çıkıp da, “Allah’ın evi camileri reklam panosu olarak ticarete ve kâr ortaklığı lobilerine niçin peşkeş çekiyorsunuz?” demedi. Bunu siyasal ve sosyal muhalefetin veya sizin dışınızdaki gerçek dindarların dikkat eksikliğine mi yoksa zihin tembelliğine mi veriyorsunuz?
* “Minareler süngümüz...” diye okuduğunuz şiir sayesinde Başbakanlık yolu açıldı. Cumhurbaşkanlığı yolu da belki “Camiler reklam panomuz!..” diye bir iki mısra ile garantilenir. Denemeyi düşünmez misiniz?