Cinayetin Anatomisi

16 Şubat 2013 Cumartesi

Eski İnönü Üniversitesi Rektörü, tabip Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, 13 Nisan 2009 yılında gözaltına alındı; iki ay sonra tutukluluğunun 4. yılı tamamlanmış olacak.
Prof. Hilmioğlu’nun zaten var olan rahatsızlıklarının bir bölümü tutuklandıktan sonra daha da artarak devam etmiş, trafik kazasında oğlunu yitirmesinin ardından başgösteren depresyon da buna eklenmiş.
Prof. Dr. Hilmioğlu şu anda siroz hastası, aynı zamanda karaciğer kanseri başlangıcından mustarip, kronik böbrek sorununa duçar, yemek borusunda ölümcül varisler var ve de şeker hastası.
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu şu anda Silivri’de tutuklu.
Sanki yeryüzünün bütün acıları bütün illetleri toplanıp kendisini gelip Silivri’de bulmuş gibi, Hilmioğlu orada ölümü bekliyor. Artık kendisi de inanmış, orada, öylece öleceğine.
Hapishane koşulları Hilmioğlu’nun sağlık durumunu daha da bozuyor, tedavisini imkânsız kılıyor.
İnsanların hapse atılıp, ölene kadar orada unutulduğu eski çağlar Fransası’nda hapishaneye
“oubliette” denirdi (yani insanların unutuldukları yer). Hilmioğlu da öyle, Silivri’de hepimizin gözü önünde, adım adım ölüme gönderilirken hakkında tutukluluk kararı verenler kendisini unutmuşlar.

\n

***

\n

Bir adam ölüyor.
Daha doğrusu bir adam öldürülüyor...
Teammüden...
Hepimizin gözünün önünde...
Sanki bir ölüm cezasının infazı gibi gözümüzün önünde, infaz ediliyor Hilmioğlu.
İdamın kaldırıldığı bir ülkede, bir insanın tedavisizliğe mahkûm edilerek alenen öldürülmesi bir cinayettir.
Tüm toplumun edilgen tanığı olduğu bu cinayet, tutuklama kurumu yoluyla işleniyor.
Bu arada tıp fakülteleri ile adli tıp kurumu, Hilmioğlu’nun Silivri’de tutukluluk koşulları altında hayatını idame ettirebilip ettiremeyeceğini tartışıyor.
Tutukluluk CMK 100. maddesinde öngörülen bir tedbir.
Sanığın kaçması, delilleri karartması veya sanıkların tanıklar üzerinde baskı oluşturmasını engellemek için başvurulan bir tedbir tutuklama.
Tutuklama ancak yukarıdaki hallerde kabul edilmiş istisnai bir tedbir, yani, demokrasilerde asıl olan tutuksuz yargılama. Tutukluluk, ancak 100. maddede öngörülen koşulların var olduğu takdirde başvurulabilecek olan, aynı zamanda onunla sınırlı istisnai bir kurum.

\n

***

\n

Böyle bir ortamda Hilmioğlu göz göre göre ölürken tartışmanın sürmesi abes.
Çünkü Hilmioğlu’nun durumunda, artık tutukluluğun nedenleri, hukuki dayanağı kalmamış.
Hukukun üstünlüğünü kabul etmiş ülkelerde bu tartışmaların hiçbirine gerek yok, Hilmioğlu nasıl kaçsın, nasıl delil karartsın ki, tutuklu kalsın!
Bu gerçeği görsek, cinayet süreci kesilecek.
Ama Türk uygulamasında, tutukluluk CMK 100’de sayılmış nedenlerden kaynaklanan bir tedbir değil, uzun yargılama sona ermeden, daha başlangıçta kafadan verilmiş bir mahkûmiyetin ilk infaz sürecidir.
Öyle algılanır, öyle yorumlanır, öyle uygulanır.
Bu algılamanın, bu uygulamanın hiçbir mazereti yoktur, olamaz.
Altan Öymen, dünkü köşesinde bu zihniyetin hiç değilse tutuklunun hastalığı halinde, önüne geçilmesini sağlamak üzere, muhalefet milletvekilleri
Dilek Akagün Yılmaz, Kazım Kurt, Turgut Dibek, Ferit Mevlüt Aslanoğlu, İhsan Köktürk tarafından verilen bir önergeden söz ediyordu.
Bu önerge durumdan muazzep olduğunu söyleyen
Tayyip Erdoğan’ın milletvekilleri tarafından reddedilmiştir.
Ve Hilmioğlu’nun yavaş yavaş öldürülmesi şeklinde tecelli eden infazı herkesin gözü önünde cereyan etmektedir.
1. Paket, 2. Paket, 3. Paket, 4. Paket gibi lafları ve timsah gözyaşlarını bırakın! Aslında teammüden bir kolektif cinayet işlenmekte. Hepimiz katiliz!..

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları