Arif Kızılyalın

En ‘Çevik’ maraton

16 Kasım 2015 Pazartesi

Maraton günüydü dün İstanbullu için; daha doğrusu koşuyla uyandı, koşuyla tamamladı koca bir günü şehir halkı.
Avrasya adı ile doğup, son yıllarda biraz da sponsor ricasıyla kentin adını alan dev yarış, 37. yaşını bitirip 38’e merdiven dayarken, geriye yine anılar, madalyalar, sevinçler, üzüntüler kaldı.
Şunu belirtmekte fayda var ki, 37. Vodafone İstanbul Maratonu, öyle ya da böyle tüm İstanbulluların ortak paydası. Öncelikle binlerce kişi halk koşusu adı altındaki panayıra katılıyor; kimi start yerinden, kimi bariyerleri atlayıp yarı yoldan atıyor kendini köprüye. Yine, 30 bine yakın yerli yabancı (ki bu yıl 120 ülkeden katılım vardı) atlet madalyaya koşuyor, engellisi, tekerlekli sandalyelisi, parkurda, kürsüde kendine yer buluyor. Bir de, pazar günü sokağa çıkıp, mecburen alternatif güzergâh arayanları sayarsak, maratonu yaşayanların sayısı milyonlara dayanıyor İstanbul’da; yıllardır bu böyle...

‘Şiddete dur de’
Ve bu yarış 37 yıldır kentte farklı izler bıraktı. 1980’lerde yağmurlu, puslu havalar, 1990’larda siyasi şovlar, 2000’lerde ünlü atletler, 2010’lardan sonra ise sosyal sorumluluk projeleri maratona damgasını vurdu. Bu yıl da, “Kadına şiddete dur de” teması hâkimdi. Bana mı öyle geldi, yoksa, eşleri, kızları, kız arkadaşları ile maratona-koşuya katılan erkek nüfusu, yanlarındaki kadınlara daha mı saygılıydı bilinmez, bu slogan umarız hedefine ulaşır. Çünkü, ülke 1 yıl içinde nereden baksanız yaşlısı genci, anası, kızı 350 kadınımızı toprağa verdik, “erkek şiddeti’ sonucu.
Düne dönersek, kadınların sayısı bir hayli fazlaydı, fazla olanlar elbette sadece kadınlar değildi. Örneğin 37 yılın en büyük güvenlik önlemleri de dikkat çekiciydi. Mesela, geçen yıllarda göğüs numarası olmasa da köprüye çıkanlara izin verilmedi, yine halk koşusu katılımcılarına yan yollardan katılım onayı çıkmadı Anadolu yakasında; polis özellikle Beylerbeyi katılımına güvenlik endişesi ile bariyer koymuştu, şansını deneyenler üst aramasının yapıldığı Altunizade’ye yönlendirildi; elbette kaçak geçiş olmadı değil çitlerin yanından.
Hem köprünün taşıyıcı kolonlarını zorlamama, hem olası intihar girişimlerine engel olma, hem de kontrolü sağlama adına köprünün denize bakan iki tarafına 2’şer metrelik engeller konmuş, koşucular bir tür açık hava tüneline yönlendirilmişlerdi. Elbette köprü giriş ve çıkışındaki plastik mermi tabancalı, biber gazı tüfekli ve kalkanlı çevik kuvvet polisi sayısı da az değildi. Galiba 15 bin küsuru İBB personeli, bir o kadar da polisle 30 bine yakın kolluk gücü görev yapmış dün. Bu önlemlere karşın, bildiğini okuyan İstanbullu sayısı da fazlacaydı. Uyarılara rağmen yere kilim serip termosta çay içeni de vardı, selfie çekme uğruna bariyerlere tırmananı da köprüde. Siyasi pankartlara izin verilmese de, Osmanlı ocaklarının uzantıları sızmışlardı (!) parkura, galiba olan demokrat gençlere olmuş, onlara izin verilmemişti. Sponsorların gösteri alanı Dolmabahçe Sarayı önü ise, şenlik yeri gibiydi. Gerçi, Paris endişesi hissedilse de müzik, ikram, ne ararsanız vardı bitişte. Elbette düne dair en önemli ayrıntı; Türk atletlerin yine sıfır çekişi. Erkeklerde ve kadınlarda Afrikalılar paylaştı 1 milyon dolarlık büyük ödülün aslan payını. Bizimkiler ise erkeklerde 22, kadınlarda ise 20 yıldır birinci olamama rekorlarını birer ‘tık’ ileri taşıdılar.
Neyse ki, “uluslararası” bir yarış bu; hem de elit kategori...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Onurlu mücadele 13 Aralık 2024
Hesap tutmadı 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları