Derbi telaşı, Caner krizi, Beşiktaş’ın yeni stadı derken, önemli bir gelişme satır arasında kalacaktı geçtiğimiz günlerde.
Gazetelerdeki haber, Kulüpler Birliği Vakfı’nın, fikstürde değişiklik yapan Türkiye Futbol Federasyonu’na yönelik eleştirisini gündeme taşıyordu.
Pek alışılagelmiş bir durum değildi bu. Genelde, (zorunluluktan) maç tarihleri değişen kulüpler, bireysel tepkilerini dile getirirdi. Ancak görüyoruz ki, uzunca bir süredir Kulüpler Birliği Vakfı, topa sert giriyor. Hatta, kaleme alınan yeni spor kulüpleri ve futbol yasasının kabulü (kuvvetle muhtemeldir) sonrası, futbolun gerçek sahibi pozisyonuna geçecek gibi duruyorlar.
Peki, 18 kulüp başkanının doğal üyesi olduğu bu vakıf, ‘kanun’ hükmündeki gücünü nereden alıyor?
İşte, önümüzdeki günlerde, çekilecek kılıçların sebeb-i hayriyesi de aslında bu soruda saklı.

2005’ten sonra
Şunu anımsamakta fayda var ki, ülkede futbol iktidarın güdümünde. Galiba, son ‘hür’ seçim 2005 yılında yapıldı, o tarihte, iktidar partisi kendi adayını seçtiremeyince, TFF’nin yapısı ile oynandı, ağırlık Süper Lig’e verildi. Vergi borcu, yeni stat yaptırma telaşı ve maddi kriz gibi zorluklarla uğraşan bu kulüpler de bir anlamda tahakküm altına alındı. Tüm dünyada futbolun asıl sahibi olan taban birlikleri, antrenör, hakem ve futbolcu toplulukları ise figüran hale getirildi.
Görüldüğü üzere, Türkiye’de bu yapı ile futbolun asıl sahibi artık Kulüpler Birliği Vakfı’dır...
Şimdi diyeceksiniz ki, bunun ne zararı var?

Gümüşdağ’ın gücü!
İşte bu noktada, kurumdan ziyade isimler ve doğal olarak Göksel Gümüşdağ adı ön plana çıkıyor. Gümüşdağ, 1990’lı yılların ortalarında dönemin yıldızları Hakan Şükür, Arif Erdem, Hakan Ünsal’a yakınlığı ile adını duyurdu. Sonrasında, Recep Tayyip Erdoğan’ın bir aile yakını ile yaptığı izdivaç, bu genç insanın önünü açtı. Önce, TFF yönetim Kurulu üyeliği, peşi sıra İstanbul Büyükşehir Belediyespor (şimdiki adıyla Başakşehir) Kulüp Başkanlığı, sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Yardımcılığı, son olarak da Kulüpler Birliği Vakfı Başkanlığı. Ve, ‘Yeni Türkiye’de artık futbolun ipleri Gümüşdağ’ın elinde. Canı yanan, TFF’ye değil, vakfa gidiyor, paraya sıkışan, vakfı devreye sokuyor. Hatta, UEFA dayatması nedeniyle TFF’nin pek sıcak bakmadığı - ki haklılar - yeni kulüpler yasası bile vakfın, denetiminde kaleme alınıyor!

TFF Başkanlığı’nı istiyor
Şimdilerde ise rivayet odur ki, TFF Başkanlığını istiyormuş Göksel Bey. Zaten, yaklaşık 6 aydır, Kulüpler Birliği Vakfı’nın çıkışlarına, Yeni Türk futbolu modeli hazırlığına vb. bakarsanız, Gümüşdağ’ın nereye koştuğunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Gücü ise sonsuzmuş. Hatta şu anki TFF Başkanı Demirören’in kulübü Beşiktaş’ı bile arkasına almış. Geçen dönem İlhan Cavcav’ın Kulüpler Birliği Başkanlığı’nı bırakacağı günlerdeki manevralar, Gümüşdağ’ın ne denli sağlam bir arkalık yaptığını ortaya koyuyor. O günlerde gazetelerdeki haberlere göre 2 aday vardı. Biri Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, öteki Fikret Orman. Ancak Orman tek rica telefonu ile o işten çekilecekti. Ki bu çekilme sonrası, stat bulamayıp Konya senin, olimpiyat benim dolaşan Beşiktaş, ‘çimleri bozulur’ denen Başakşehir Fatih Terim Stadı’na geçiverdi. Bu bağlamda, olası bir seçimde Fenerbahçe dışında, oyların yönü pek şaşmaz!

Seçim sürpriz olmaz
Şimdi diyeceksiniz ki, Yıldırım Demirören de konut ve veya köşk, ya da Saray icazeti ile o koltuğa oturmadı mı, hatta Demimören’in sağ kolu Servet Yardımcı, Saray’la yakın ilişki içinde değil mi, Cumhurbaşkanı’nın memleketi Rize’de, bir ricayla hastaneler, okullar yaptırmadı mı Servet Başkan?
Ama dedik ya, artık ülkede önemli kilometre taşlarının başına geçmek için, Saray’a yakın olmak yetmiyor, Saray’ın içinde bulunmak daha büyük liyakat, yoksa 40 yılını futbola vermişsin, tribünden gelmişsin, Rize’de toprak sahalarda top koşturmuşsun, spora karşılıksız milyonlar akıtmışsın pek önemli değil!
O yüzden, her an iki hakem hatası, bir yaygara, TFF’yi seçime götürürse kimse şaşırmasın!