Arif Kızılyalın

Kedi de bizim kuş da

10 Haziran 2013 Pazartesi

Gezi Parkı’nın hafta sonu gündemi futboldu.

Ama bu kez alışılagelmişin dışında meşin yuvarlağın “afyon” etkisi gitmiş, “uyarıcı” bir görev üstlenmişti “taraftarlık-yandaşlık”.

Şunu açık yüreklilikle ifade etmek gerekir ki, Gezi Parkı’nın şampiyonu Beşiktaş. 1 Haziran Cumartesi günü polisi çekilmeye zorlamakla kalmadılar, Gezi direnişinin lider takımı oldular. Ve Beşiktaş’ı Fenerbahçe izledi. Sarı-Lacivertlilerin cumartesi 1907 çıkarması müthiş ötesiydi. Kalpaklı Mustafa Kemal resimlerinin süslediği Sarı-Lacivertli atkılar, bayraklar, flamalarla Taksim’i renklendirdiler. İki takımın bayrak ve flamalarını yan yana açmaları, Galatasaraylıları bu iki kulübü gönülden desteklemesi, yine Karşıyaka, Göztepe, Eskişehir ve Trabzon’un “çorbada tuzumuz bulunsun” havası önemliydi.

Pazar günü ise Galatasaraylılar hâkimdi “evleri” Beyoğlu’na. Galatasaray Lisesi önünde “Çare Drogba” ve “İstiklal’in Çocuklarıyız” pankartları ile yürüdüler meydana. Taraftar grubu Ultraslan, “Biz siyasi eylemlerde yokuz” dese de binlerce Galatasaraylı, Beşiktaş ve Fenerbahçeli dostlarının yanındaydı dün. Galatasaray Lisesi ve kulüp üyelerinin çoğunlukta olduğu grup ise akıl oyunlarıyla ön plana çıkıyordu. Direniş günlerinde iktidara yakın bir çizgide yürüyen Galatasaray Lisesi mezunu iki gazeteci Yiğit Bulut ve Fatih Altaylı için açılan, “Sorarlarsa bizden değil deyin” pankartı; mizahın ötesine geçiyordu.

Futbol hareketinin yanı sıra dünün Gezi güncesinde yüz binlerce kişinin katıldığı dev miting ve “çevrecilik” ön plandaydı. Sanıyorum iki günde Taksim Alanı’na ve Gezi Parkı’na gelenlerin sayısı milyonu aştı. Ama bu kadar insanın gelip geçtiği Gezi Parkı’nda çevrecilik ve doğaya saygı göz yaşartacak enstantaneleri de beraberinde getiriyordu.

Evlerde, bir bardak su istemeye kıyamadığımız kızlarımız, oğullarımız ellerine plastik eldivenleri geçirmişler, elinizdeki su şişesinin bitmesini bekliyorlardı. “Yere atarsanız kaldırması daha zor, lütfen poşete atın” uyarısı, aslında Gezi Parkı direnişinin geldiği noktayı gösteriyor. “Aşırıdan da fazla” duyarlı bir toplum oluyoruz. Keza, tatil köylerinde, toplu yemeklerde tabaklarını yiyeceklerinin iki misli dolduranlara inat, parktakiler, sadece açlıklarını bastıracak kadar yiyecek alıyorlar, ücretsiz “Gezi Büfeler”den. Biliyorlar ki alıp çöpe atsalar, arkalarındaki aç kalacak. Ve içki; taşkınlık yapanlara dün Çarşı’dan fren geldi. Grubun liderlerinden V.E, “Yönetim kararıyla bira satışını yasaklardık. Israr edenlerin tezgâhlarını kapatacağız” anonsu ilginçti.

Ve Gezi Parkı’nın asıl sahipleri kuşlar, kediler ve köpekler de unutulmuyor o hengâmede. Geçen haftaki gazlı, TOMA’lı kapışmada onlarca kedi ölmüş. Parkta yuvaları dağılmış kuş sayısı bilinenin de üstünde. Ve duyarlı gençlik şimdi bu kediciklerle, kuşları yeniden kazanmanın yolunu arıyor. Eli tahta oymasına yatkın olanlar “aşiyan” (kuş yuvası) inşa ediyor; tıp öğrencileri, sersem sersem dolaşan kedilere su/süt karışımı bir serum içiriyor.

Ve İstanbul Valisi’nin şu mesajı da gerçekten beğeni toplamış: “Gezi Parkı’nda kuş sesleri, ıhlamur kokusu ve arı vızıltısıyla huzurlu bir sabah varmış, doğru mu? Aranızda olmak isterdim...”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Onurlu mücadele 13 Aralık 2024
Hesap tutmadı 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları