Seyircisiz oynanan F.Bahçe - BATE Borisov maçında, stat dışından saha içine atılan meşaleler, sadece Sarı-Lacivertli kulübün değil, Türk futbolunun da başına büyük iş açtı. UEFA’nın seyircisiz maçta verdiği, ‘seyirci’ cezası bunun en büyük kanıtı. Avrupa futbolunu yönetenlerin bu konuda şakası yok. Elbette F. Bahçe’nin yurtiçi ve yurtdışında aldığı ve artık ‘klasikleşen’ saha cezaları, UEFA Disiplin Komitesi’nin kararında etkili.

Hatta “Avrupalılar bizi sevmiyor” da diyebiliriz işin kolayına kaçıp. Ancak bir özdeyiş vardır, “Hırsızın hiç mi suçu yok” diye. Bence, kolluk kuvvetleri, yargı ve F.Bahçe Kulübü, bunun üzerine gitmeli; “Bu suçu kim işledi” sorusunu gündemde tutmalı. Görünen o ki o meşaleleri F. Bahçe Kulübü içinden birileri atmadı, attırmadı; attırmaz. Hatta Başkan Aziz Yıldırım ve yöneticilerin meşaleleri yakıp sahaya atanlar için -haklı olarak- kullandığı ağır ifadeleri biliyor, ama ‘etik kurallar’ gereği yazmıyoruz.

Ancak, Türkiye’de özellikle 6222 sayılı yasayla beraber futbolla ilgili aykırılıklar terörle mücadele kapsamında ‘çete suçu’ olarak değerlendiriliyor ve sadece futbol topu üzerinden birileri ‘çeteci’ ilan edilebiliyorsa kimse kusura bakmasın, BATE maçında sahaya paraşütle meşale atanlar, ‘Çetecinin’ ağababalarıdır.

O gece, o meşalelerin nasıl temin edilip, kimler tarafından yakılıp, sahaya hangi ölçümlerden sonra fırlatıldığını şu an İstanbul polisi biliyor. O kişilerin hangi taraftar grubunun ‘azgın’ kesimi olduğundan da haberdar kolluk kuvvetleri. Ve o kişiler er ya da geç ‘nezarethane’nin soğuk havasını çekecek ciğerlerine; çünkü koskoca bir camiayı Türk sporunun koca çınarı Fenerbahçe’yi ateşe attılar! Ancak mahkeme bu kişileri serbest bırakırsa hukuk inandırıcılığını kaybeder. Çünkü 3 kişi telefonla görüşüp maç üzerine ‘muhabbet’ yaptığı için aylarca hapiste tutuluyorsa “Meşaleleri şuradan alın... Parayı ‘falanca abi verdi’, Polise yakalanmayın..” türündeki telefon görüşmeleri de, birilerinin başını fena halde yakmalı.

Hem organize suçtan, hem çete suçundan; 6222’ye gerek kalmadan!

Bir Fenerbahçeli yönetici dostumla görüştüm. İçi yanıyor. Çünkü nereden baksanız kulübün bu işten 1.5-2 milyon Avro zararı var. Ama o işin parasında değil, “Arif Bey, malum, 3 kişi futbolla ilgili konuştuğu için ne tür suçlamalarla karşı karşıya kaldı biliyorsunuz. Şimdi bu işi organize edenlerin ‘Reis’ diye bildikleri bir ‘liderleri’ var. Etrafında adamlar var, bu işten çıkar sağlıyorlar, model arabalara biniyorlar. Elden para alıyorlar. Bu işler çete suçu değilse, biz hukuk fakültesinde boşuna okuduk..” diyor. Evet, karar sizin. Bu işi, ‘Bizim çocuklar renk aşkıyla gaza gelip meşale yakmış’ diye geçiştirecek miyiz, yoksa TCK’yi işletecek miyiz? Haydi organize suç birimi, haydi spor polisi bürosu, haydi savcılar! Görelim gücünüzü! Burası hukuk devleti mi, ‘guguk devleti mi’ anlayalım!