Arif Kızılyalın

Orhan Kemal’le Nazım Hikmet’i üzdünüz be çocuklar!

03 Kasım 2018 Cumartesi

1940’lar...
Bursa Hapishanesi’nin soğuk avlusunda iğne atsanız yere düşmüyor. Tutuklular toplaşmış, bekleşiyorlar maçın başlamasını: “Çalsa şu başgardiyan düdüğü.”
Biri homurdanıyor, berideki koyu renk kazaklı takıma taktik veriyor: “Üzerinize oynadım, bana cigara kaybettirmeyin..” Bir tarafın yıldızı sonradan Orhan Kemal adını alacak Mehmet Raşit Öğütçü, ötekilerin umudu Nazım Hikmet Ran... Ve derken düdük ötüyor, sıkıştırılmış çaputun peşinden başlıyorlar koşmaya.
Hem öyle al gülüm ver gülüm falan da değil.
Biraz önce aralarında Fransızca konuşup felsefe tartışan Mehmet’le Nazım bile birbirine kıyasıya giriyor. Seyirci de “Vurrr” diye bağırıyor, top mu hedefte, rakip mi belli değil. Derken koyu renk kazaklılar golü atıyor.
Takımın ‘haf’ı “ifrit” oluyor. Kıpkırmızı yüzü, masmavi gözleri ve yüzünün kırmızılığında kaybolan sarı kaşlarıyla Nazım Hikmet o...
Maç yeniden başlıyor. Bu kez yıllar sonra kitaplara geçecek ifadeyle “Nefis bir tekme”ye tanıklık ediyor Bursa mapushanesi.
Orhan Kemal’in soluğu kesiliyor Nazım’ın darbesiyle.
Koşuşturmalar, itiş, kakış derken o maçı kim kazandı, kim kaybetti bilinmez ama belli ki dostluklar baki kalmış..
Ve dün... Orhan Kemal’in Galatasaray’ı ile Nazım Hikmet’in Fenerbahçe’si, 2018’in kasım buluşmasında puanları üleşti. Gel gelelim, dostluk falan lafta kaldı. Hele Son düdük sonrası yaşananlar galiba maçın önüne geçti, Galatasarayi el Fenerbahçe arasındaki “ezeli dost” rüyasını kabusa çevirdi. Emin olun iki usta edebiyatçı yattıkları yerden, “Ne yaptınız ve çocuklar”^demiştir!
Maça gelince; iki perdelik bir derbi izledik.
İki takımın da ‘yaralı-bereli’ çıktığı kurtarma derbisinin ilk bölümünde Galatasaray sahne alacaktı. Yardımlaştılar, “birbirleri için” oynadılar. Topu kaybedenin yardımına bazen iki bazen üç kişi koştu. Disiplinle rakibi hataya zorladılar, yardımlaştılar, Fenerbahçe’nin kurmaya çalıştığı baskıyı kırıp çalışılmış pozisyonlarda (iki korner) golleri buldular. Bu devrede Belhanda’nın mermi gibi giden kavisli paslarının ekmeğini yedi Sarı-Kırmızılı 11. İlk golde Belhada gerçekten müthiş kesti, Serdar’ın kafasından yumuşayarak gelen topu Donk, sakince ağlara bıraktı. Bu arada Sinan’ın direğe takılan bir kafa vuruşu vardı, tribünlere ah vah dedirten.. İkinci gol ise Eboue’ye özenmiş olsa gerek sağ bek Lines’ten geldi. Yine bir kornerdi, sağ dışa açılan topa gelişine vurduğunda maç “sanki” bitiyordu 49. dakikada. Ama öyle olmadı. Fenerbahçe sanki, “Ben de varım” diye isyan edecek, direnecekti. 66. dakikadaki Aydınus’un kaçırıp, VAR odasındaki Ali Palabıyık’ın işaret ettiği penaltıda, Muslera’nın gereksiz hamlesinin faturası ödenecekti. Valbuena olmayan taçı kaçırmadı. O disiplinli Galatasaray gitmiş, yerine dağınık bir takım gelmişti. Lines topu uzaklaştıramadı, Belhanda rakip yerine yan hakeme daldı, Valbuena, Jailson’a harika bir pas arası yaptı, Brezilyalı da Sarı-Lacivertli takımı adeta diriltti. Sonrasında Soldado’nun bir şutu direğe çarpacak ve futbol kalitesi vasat ancak isteği,arzusu yüksek derbi 2-2 bitecekti.
Keşke maç da orada kalsaydı, sonrasında Donk’a, Ndiaye’ye Rodrigues’e, Soldado’ya, Harun’a ve Jailson’a yakışmayan hareketler ve derbinin kızaran yüzü..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Onurlu mücadele 13 Aralık 2024
Hesap tutmadı 12 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları