28 Mayıs saat 19.30’dan itibaren Türkiye’nin 81 iliyle, Almanya, Hollanda, hatta Suriye’nin kuzeyinde yeniden cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan için kutlamalar yapıldı. Planlı, AKP teşkilatlarınca örgütlenen etkinliklerdi. Örneğin Erdoğan’ın Kısıklı’daki evinin önüne getirilen seçim otobüsü, ardından Cumhurbaşkanlığı uçağının İstanbul’dan uğurlanışı ve Ankara’daki karşılama törenleri, son tahlilde de Beştepe’deki kaçAK Saray’da yüz binlere sesleniş... Hepsi çalışılmış organizasyonlar. Müzikler, danslar, havai fişekler, havaya sıkılan binlerce mermi de cabası!

“Kazandılar, kutluyorlar, hakları” diyebilirsiniz. Kutlasınlar elbette. Ancak 11 ili sarsıp Türkiye’yi yıkan, resmi kayıtlara göre 50 bin, belediyelerdeki kayıtlara göre de en az 100 bin kişinin öldüğü depremin üzerinden yüz küsür gün geçmişken abartılı değil miydi bu kutlamalar? Meydanlara çıkan insanların vicdanı sızlamadı mı? Üstelik Erdoğan, 2 ay önce “Bu bir normal seçim süreci değil, önceliğimiz deprem” açıklamasını yapmışken! Merak ettim, acaba kutlama anında deprem bölgesindeki çadırında yazgısıyla baş başa kalan Ayşeler, Fatmalar, Ahmetler, Mehmetler kimsenin aklına gelmedi mi? Erdoğan da mı düşünemedi? “Fazla sevinmeye gerek yok, hâlâ enkazlardan cenaze çıkıyor” diyemedi mi kendisini alkışlayanlara!

Gerçi çok da önemli değil bu tip insani davranışlar ülkemizde! Baksanıza, Mersin milletvekili seçilen Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, geç bindiği için rötar yapan THY uçağında kendisini alkışla protesto edenlere, “Hazmedin kardeşim, Erdoğan kazandı” diyebiliyor! 

SANDIĞA GİTMEYENLER! 

Türkiye’de büyük bir çoğunluk sandığa gitmedi. İlk seçimdeki 8 milyon 312 bin kişilik küskünlerin sayısı 2. turda 10 milyon 858 bini buldu. Özellikle de metropollerde ve Güneydoğu’da düşüş yaşandı. Erdoğan’ın 2.3 milyon oyla kazandığı düşünülürse o 2.5 milyon kişi sandığa gitse bugün farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. Bu tabloda iktidarın karalama politikasının payı büyük. Özellikle, “Bunlar sandığa sahip çıkamıyor” algısını körükleyen AK-TROL ordusu insanları soğuttu. Muhalefet önlem alabilir miydi? Evet, ama 15 Mayıs haftası göz göre göre kaybedildi. Ayrıca Türkiye genelinde 38 bin sandıkta sorun yaşandığı iddiası doğru ise araştırılmalı. CHP örgütünün üzerine gitmesi gereken ikinci mesele de oy kullanan yabancı sayısı. Bir ara 242 bin yalan balonu uçuruldu ancak görüldü ki milyonlarla ifade edilen sayıda ithal seçmen vardı sandıklarda!

Ve şu BaBaLaTV olayı başarılıydı. Ancak YouTube’daki bu başarılı programın izlenme rekoru kırması sanırım muhalefeti yanılttı. Çünkü bu tip bir program konvansiyonel medyada yer almıyor, özellikle Anadolu’daki gençlere ulaşılamıyorsa istenen etki sağlanamaz. Keza, Twitter’daki muhalefet rüzgârının İç Anadolu ve Doğu Karadeniz’de akşam esintisi kadar etki bırakmadığı gerçeği ortadayken!

Yine de montaj videolar, TV’lerin yarattığı algı, vali, Emniyet müdürü ve tüm bakanlıkların verdiği destek de hesaplanırsa değişim isteyen yüzde 48’lik oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nun performansı çok değerli. En azından 2024 yerel seçimleriyle, 2025’teki olası bir erken seçimde çok şey değişir. Ancak AKP’nin başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere CHP’li yerel yönetimlerin üzerine parti devleti gücüyle gidip karalama kampanyalarında bulunacağı olasılığı da unutulmamalı. Çünkü AKP, İstanbul’a Murat Kurum’u, Ankara’ya da Hulusi Akar’ı hazırlıyor.