Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tek Adam
“Tek Adam” sözünü bizim siyaset yazınına, bu adı taşıyan kitabıyla Şevket Süreyya Aydemir kazandırdı.
\nKitabı, yayımlandığı dönemde, çok yıllar önce okuduğum için, değeri ya da önemi hakkında şu anda bir şey söyleyemem.
\nFakat o günden bu güne, Mustafa Kemal’in zaten bilinen tek adamlığı sanki “tescil” edilmişti.
\nHakkında yazılan, dost düşman bütün kitaplar, bu konuda görüş birliğindedir.
\nBizdeki geleneksel gericilerin ve şimdilerde özel bazı üniversiteler çevresinde türeyip beslenen “entelektüel” gerici çömezlerin sövgü korosunu bunun dışında tutuyorum.
\n***
\nTek adam kimdir, kime tek adam denmeli, denilmeli?
\nKrallar, padişahlar, irili ufaklı sultanlar, derebeyleri, senyörler, özetle demokrasi öncesindeki toplumsal sistem ve kurumların tepesindeki kişiler; kişilik özellikleri, değerleri ne olursa olsun, bu sistemlerin gereği olarak “tek adam”dılar…
\nBuna, daha çok yirminci yüzyılın ürünü olan diktatörlükleri ve diktatörleri eklemek gerekir.
\nDiktatörler, bir hanedanın üyesi olarak iktidara gelmeyip, genellikle bir hanedana son vererek siyasal erki ele geçirmiş kişilerdir.
\nBunlardan bazıları (İran şahlığında olduğu gibi) kendi hanedanlarını kurmuşlardır…
\nBazıları, Ortadoğu ülkelerinde örnekleri çokça görüldüğü gibi, hanedanları yıkarak iktidarı ele geçirdikten sonra yine hanedanlık benzeri tek adamlık sistemleri oluşturmuşlardır.
\nAlmanya ve İtalya’dakiler başta olmak üzere (Portekiz, Yunanistan, Macaristan, Bulgaristan vb) Avrupa ve Balkan ülkelerindeki askeri ya da sivil faşist diktatörlüklerle genellikle Güney Amerika’da örnekleri görülen, yine askeri ya da sivil faşist diktatörlükler de 20. yüzyılın ürünüdür.
\nBütün bu diktatörlüklerin tepesindeki kişiler kendi dönemlerinde ve türlerinde “tek adam”dılar…
\nDemokrasilerde ise güçlü kişiler, güçlü kişilikler kuşkusuz ki vardır, fakat bunlar yürütme erkinin (parlamentoların), yargının (yüksek mahkemelerin), sivil toplum örgütlerinin ve seçimler yoluyla da halkın denetiminde oldukları (olmaları gerektiği) için, tek adam tanımı içine girmezler.
\n***
\nDevrim önderliği ve tek adamlık kavramı üzerinde ise ayrıca durmak gerekir.
\nDevrimler genellikle tek adamların değil kadroların ürünüdür.
\nDevrim önderleri “tek adam” olarak sivrilseler de bunun daha çok simgesel anlamı vardır.
\nYazıyı uzatmamak için tek bir örnekle yetineyim: Lenin seçkin bir düşünür, büyük bir devrim önderiydi. Fakat tek adam değildi. Buna karşılık Stalin’in tek adam diktatörlüğü kuşkusuzdur…
\n***
\nHangi yönden bakılırsa bakılsın, Mustafa Kemal’in benzersiz bir konumu var.
\nKuşkusuz ki o da toplumsal koşulların ürünüydü ve eylemini tek başına değil bir kadronun önderi olarak gerçekleştirdi.
\nYine de başarıları tek tek irdelendiğinde esas olarak bir “tek adam”ın, hatta “yalnız bir adam”ın iradesi açıkça görülüyor…
\nBu tek adam bir diktatör olabilirdi.
\nKendi hanedanını kurabilirdi.
\nBunların yerine, yetkilerini henüz yaşamaktayken paylaştırmayı yeğledi.
\nÇoğulculuk (demokrasi) yönünde adımlar atmayı denedi.
\nKurtuluş Savaşı önderliğini modern bir ulus devlet kurarak taçlandırdı.
\nO böyle bir tek adamdı…
\n***
\nŞimdilerde yeni bir tek adamdan ve tek adamlıktan söz ediliyor…
\nDemokrasilerde tek adam ve tek adamlık olamayacağına ve tek adamlar bir sistemi yıkarak ve yenisini kurarak tek adam olabileceklerine göre, günümüz Türkiye’sinde bir tek adam, neyi yıkıp neyi kuracak?
\nBu tek adamın yıkacağı şeyin, önceki tek adamın kurucusu olduğu laik, ulusal Türkiye Cumhuriyeti olduğu; kurulacak olanın ise doğal olarak bunun tam karşıtı olacağı yeterince açık değil mi?
\nLaiklikten, ulus devlet olma özelliklerinden arındırılmış bir başka Türkiye…
\nHatta belki Türkiye bile değil…
\n***
\nŞimdi açıkça, dürüstçe, kaypaklaşmadan konuşalım:
\nÇocuklarımız, torunlarımız , onların çocukları ve torunları için nasıl bir Türkiye istiyoruz?
\nİlk tek adamın örneklediği ulusal, modern, bağımsız çizginin doğrultusunda, o çizginin gelişmiş aşaması olan bir Türkiye mi?
\nYoksa onun yaptıklarının yıkıldığı, aşiret topluluklarına bölünmüş, kimliksizleşmiş, soytarılaşmış, uşaklaşmış bir ülke mi?
\nHangisi?
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Sokak, Narin için tek ses oldu: Tayyip Erdoğan'a sorsunl
- İzmir’de 9 Eylül coşkusu…
- Aynı anda gün doğdu, ay battı! İşte o eşsiz an...
- Akran zorbalığı: Çocuklar tehlikede!
- Mevsim geçişlerinde psikolojiye dikkat!
- Çocukların beslenme çantasında neler olmalı?
- Yaşam hakkı savunucuları AYM önünde yaşam nöbetinde
- Acun Ilıcalı ve Ayça Çağla Altunkaya'nun mutlu günü!
- Okullar açılıyor!
- Türkiye'de Alzheimer artışı! Niteliksiz eğitim hastalığı
En Çok Okunan Haberler
- 'Narin'i öldür yoksa ikinizi de öldürürüm'
- İtirafçıyla olan konuşmasını anlattı!
- Şişli'deki kazada polis 'ehliyetsiz' çıktı!
- Park etmiş, 50 dakika boyunca kalmış!
- 'Ateist ile mi LGBT ile mi uğraşacaksınız?'
- Narin'in ağabeyi Baran Güran'dan dikkat çeken paylaşım
- Varlıklara ipotek
- iPhone 16 internet aleminin alay konusu oldu
- Tehdit edildiğini iddia etti
- Çakıcı'ya yakın iş insanına suikast