Umudumuz çelişkilerdedir
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Umudumuz çelişkilerdedir

21.08.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

DTCF Tiyatro Bölümü’nün değerli hocalarından, 2017 yılında KHK ile görevinden ve öğrencilerinden uzaklaştırılan Süreyya Karacabey, 14 Ağustos tarihinde Artı Gerçek’te önemli bir yazı kaleme aldı: “Brecht’in Önlenemez Ölümü.” 

Bu yazının bende uyandırdığı düşünceleri, belleğimde canlandırdığı Brecht’li anıları paylaşmak istedim.

60’LARDA BRECHT

Tiyatroya başladığım 60’lı yıllarda, bugün “tiyatronun altın çağı” diye anılan devirde Brecht artık Türkiye’ye girmişti. Muhsin Ertuğrul her zamanki öncülüğünü göstermiş, Şehir Tiyatrosu’nda 1962 yılında Beklan Algan’a “Sezuan’ın İyi İnsanı”nı koydurmuştu. Ben bu oyuna yetişemedim gerçi ama sonraki dönemin “epik tiyatro” tartışmalarını gayet iyi hatırlıyorum. 1974 affıyla hapisten çıktıktan sonra önce Yılmaz Güney’in “Endişe” filminde oynamış, sonra Erkan Yücel’in davetiyle Ankara’ya, AST’a gitmiştim. Maksim Gorki’nin romanından Brecht’in uyarladığı “Ana” çalışılıyordu. Sonra Muhsin Hoca çağırınca Şehir Tiyatrosu’na gittim. İstanbul’da Vasıf Öngören ile tanıştım. O da 1969’da yazıp yönettiği “Asiye Nasıl Kurtulur?” ile başlayarak gerek kendi oyunları gerekse yönettiği Brecht oyunları ile Brecht’in tiyatro anlayışını gündeme getirmiş çok değerli bir tiyatro insanıydı. Ama asıl önemlisi “zamanın ruhu” farklıydı. 1960 sonrasının hareketli siyasal ve toplumsal ortamında, Küba’dan, Vietnam’dan, ulusal kurtuluş mücadelelerinden, genelde 68’den beslenen bir toplumsal iklim içinde, yeni bir dünya kurulabileceği inancı belki hiç olmadığı kadar güçlüydü. Hem dünyada hem de bizde...

SÜRGÜNDE BRECHT

Karacabey bu farkı şöyle vurgulamış: “14 Ağustos Brecht’in ölüm günü. 1956 yılında ölmüştü, toplumsal hareketlerin yükseldiği zamanlarda tiyatrosu yeniden keşfedildi, pek çok ülke tiyatrosunu etkiledi. Kendi yüzyılının karmaşası içinde o dönemdeki pek çok yazar, şair gibi hiç durmadan üretti. Yeni bir dünyanın kuruluşunda bir işlevi olabileceğini düşünmenin verdiği şanslı varoluş doluluğu, öteki bütün şanssızlıkları onlar için hafifletmişti.”

Süreyya Hoca’nın “şanssızlıklar” diye nitelediği, çıkılan zorunlu sürgünler ve “ülkesini düşman topraklarına çeviren” Hitler. Benim Brecht ile bir sonraki karşılaşmam da sürgünde oldu, 12 Eylül sonrasında. 1985 yılında Berliner Ensemble’da düzenlenen “Yönetmenler İçin Brecht” seminerine katıldım. Semineri Manfred Wekwerth yönetiyordu. Batı’dan gelmiş bir grup yönetmen ile Brecht oyunlarını yorumluyor, birikimini paylaşıyordu. Çok zenginleştirici bir deneyimdi.

Karacabey, Brecht için şöyle diyor: “Cevapları basit, soruları karmaşık görünen biri. Onun sorularının çoğunun şimdiki zamanda bir karşılığı yok. Değişen politik algı için eksik değil de fazla bu sorular. Çünkü Brecht onları sosyalizme sormuştu. Sosyalizm onu cevaplayacak kadar uzun yaşamadı, zaten yaşarken de hep acelesi vardı.”

İşin aslı, benim Berlin’de bulunduğum dönemde sosyalizmin ne yazık ki acelesi falan kalmamıştı, kendini hapsettiği o gri tekdüzelik içinde zamanı durdurmaya çalışıyordu sanki. Vaktiyle Brecht’in sordukları da dahil olmak üzere tüm sorular, Kieslowski’nin “Dekaloglar”ındaki o donmuş su birikintisinin buzları altında kalmıştı.

SORU İŞARETLERİ

Ama Karacabey, Brecht’in kolektif emeğe yakın duran çalışma biçimini, “anlamadıkları bir geçmişi, neoliberal bir dünyanın post içerikleriyle damgalayan ve tersini iddia etseler de bu dünyanın piyasa tarafından belirlenen yasalarına dibine kadar batmış olan sanat eleştirmenlerine ve sanatçılarına anlatmak ise bir deveyi iğne deliğinden geçirmek kadar zor olacak” derken çok haklı. Üstelik yeni teknolojik gelişmelerin, sosyal medya aracılığıyla giderek vasatlığı, geriliği, kuralsızlığı baş tacı ettiği bir piyasa çağında olduğumuzu da unutmamak gerek. İletişim araçları bu derece “demokratikleşirken” despotik yönetimlerin veya siyaset anlayışlarının tüm dünyada mevzi kazanmaya başlamaları da kuşkusuz ayrı bir soru işareti. Doğan Kuban’ın ifadesiyle, “Liberal kapitalizmle gelişmemişliğin birbirleriyle örtüşüp sarmaş dolaş oldukları bir dünyada yaşıyoruz”. Çelişkilerin giderek keskinleştiği bir dünya bu...

Brecht, “Umudumuz çelişkilerdedir” demişti. Bakalım bu yaşadığımız çelişkilerden bir umut çıkacak mı?

Yazarın Son Yazıları

Uzun bir macera: ‘Faust’

Sevgili İlhan Selçuk 2004’te bir dergi kataloğu armağan etmişti. Değerli ressamımız Bilge Alkor’un kargalarıyla böyle tanıştım. Daha sonra tanışıklık, “Meleklerin ve Şeytanların Aynası” (2011) ile derinleşti. Uzunca bir süredir başucumda duran, dönüp dönüp baktığım, sonra “Belki bir gün” diyerek tekrar kenara koyduğum “Faust”, Alkor’un imge dünyasıyla farklı bir boyuta taşınmıştı.

Devamını Oku
08.12.2025
İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024