Ayşegül Yüksel

Adalet Ağaoğlu’nun ardından (21.07.2020)

21 Temmuz 2020 Salı

Adalet Ağaoğlu’nu yitirdik. Ülkemizin Cumhuriyet döneminde yetişen öncü kadın aydınların en önemlilerindendi. Yazarlık uğraşının doruğunda olduğu bir aşamada duyarsız ve sorumsuz bir sürücünün 1996’da yaptığı korkunç kaza sonucunda uzun süre yaşam savaşı verdi. Birçok ameliyat geçirdi ve iyileşmesi iki yıl sürdü. Daha sonra üretkenliğini sürdürdü. Dünyamızdan ayrıldığında 91 yaşındaydı.

1969’da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen “Tombala” oyununu tanıtırken şöyle yazmıştı: “Arada bir dönüp de günlük yaşayışınızı bir yabancı gözüyle seyrettiğiniz olur mu? Ben bunu sık sık yaparım. Her seferinde de sonuç hiç de iç açıcı değildir.” “Özeleştiri”sini açık yüreklilikle dile getiren yazar bu aşamada henüz 40 yaşındadır. Aynı “özeleştiri” duyarlılığını, çok sonra, 2000’li yıllarda, “yetmez ama evet” ve/ ya da “akil insanlar” düşüncesine sıcak baktığı aşamanın ardından da göstermiş, halkından özür dilemeyi bilmiştir.

Romanlarıyla toplumsal - politik dönemlerin nabzını elinde tutmuştu

Romanları ve öyküleriyle Türkiye’nin belirli toplumsal - politik dönemlerinin nabzını elinde tutmuş, ardından güçlü bir kadın yazarlar kuşağının gelmesini sağlamış olan Ağaoğlu, “Ölmeye Yatmak”ın, “Düğün Gecesi”nin, “Fikrimin İnce Gülü”nün, “Üç Beş Kişi”nin, “Hayır Hayır”ın, “Hadi Gidelim”in yaratıcısı olarak yazınımızın başköşesine yerleşmiştir.

Adalet Hanım’ın roman ve öykü yazarlığına oyun yazarlığından geçtiğini biliyoruz. Onu ilk kez 1964’te İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Tunç Yalman’ın sahnelediği “Evcilik Oyunu”yla tanımıştım. Alışılagelmiş yerli oyunların dışına çıkan bir biçem denemesiyle, gençlerin birbirini sevme, anlamlı birlikteliklere adım atma hakkını elinden alan göreneklerin irdelendiği taptaze bir sahne olayı sunuyordu. Bu yapıtı “Tombala”, “Çatıdaki Çatlak”, uyumsuz tiyatroya yatkın bir yaklaşımla biçimlendirdiği “Üç Oyun” (“Bir Kahramanın Ölümü”, “Kozalar”, “Çıkış”), bir çocuk oyunu olan “Sınırlarda”, 1970’lerde “Kendini Yazan Şarkı” ve 1990’larda “Çok Uzak Fazla Yakın” izledi. Ardından, 1970’lerin ortasından bu yana her biri yazınımızın tartışma gündemine giren romanları ve öykü kitapları gelecekti.

Çok daha öncesi de var. Henüz Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenciyken Ulus gazetesinde tiyatro yazıları yazıyor. Ve şiir... 1949’da bir şiir yarışmasında birincilik ödülü alıyor Ataç’tan. O zamanki soyadı Sümer.

Tiyatroya verdiği emek yoğundu

Sonra altı yıl süren bir radyoculuk dönemi. Derken Sevim Uzgören’e birlikte kotardığı “Bir Piyes Yazalım” geliyor gündeme. Oyunu 1953’te Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Alman yönetmen Arnulf Schröder sahneliyor. 1955’te Halim Ağaoğlu’yla evliliğine adım atmadan önceki iki yıla da tiyatrodaki bilgisini artırdığı uzun bir Avrupa gezisi, tiyatro üstüne bir dolu yorum, inceleme sığdırıyor. 1954’te yayımlanan “Tiyatroda Bütünlük” başlıklı yazısında “...bir tiyatro eserinin sahneye konmasında dekor, aksesuvar, ışık vs. gibi tamamlayıcı unsurları ikinci derecedeki yardımcı unsur (...) durumundan alıp bizzat aksiyonun bir kısmını teşkil eden (...) bir seviyeye yükseltmenin yolunu bulmak lazımdır” diyor. (Devlet Tiyatroları’nda ve başka tiyatrolarda bugün bile pek çok oyun dekoru son anda hazırlanıp sahneye yerleştiriliyor oysa.)

Tiyatrocularımızın ve seyircimizin gündemine 1960’lı ve 70’li yıllarda giren Bertolt Brecht’in “sahne ile seyirci, oyuncu ile karakter arasına konması gerekli uzaklığı” irdelediği yazısı 1955’te Adalet Sümer Ağaoğlu çevirisiyle Devlet Tiyatrosu dergisinde yayımlanmış bile. (Oysa Devlet Tiyatrosu bir Brecht oyununu ilk kez 1979’da sahneleyebildi.)

Yurtdışında yaşanan iki yılın ardından Ankara’nın ilk özel tiyatrolarından Meydan Sahnesi’nin kuruculuğu ve yöneticiliği, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü Türkiye Merkezi Genel Sekreterliği, AST’ın kuruluşuna katkı, 1960’lı yılların Ankara seyircisinin belleklerine hiç çıkmamacasına yerleşmiş J.P. Sartre”ın -AST yapımı- “Mezarsız Ölüler”inin çevirisi...

İşte böyle yoğun bir deneyim, birikim, üretim ve eylem sürecinden geçerek ulaşılmış olay yaratan roman başyapıtlarının birbirini izlediği 1970’lere. Aydın kimliği damla damla sindirilerek hak edilmiş. Gerisi, ödüller, ödüller, ödüller...

Kişilikli, güzel bir kadındı. Hep okunacak yapıtların biricik yaratıcısı… Yazınımızdaki yeri doldurulamayacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları