Ayşegül Yüksel

Ankara Devlet Konservatuvarı 85 yaşında

11 Mayıs 2021 Salı

Bugün Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı adıyla işlerliğini sürdürmekte olan Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş tarihi, “tiyatro ve opera” sanatçıları yetiştirmek amacıyla, öğrenci adaylarının 1936 yılının 6 Mayıs-12 Mayıs tarihleri arasında sınava alındığı gün olarak belirlenmiştir. Refik Ahmet Sevengil, henüz yasası çıkmamış olsa da 6 Mayıs 1936 tarihinin konservatuvarın kuruluş günü sayıldığını söyler. Ülkemizdeki ilk Devlet Konservatuvarı, bugün 85 yaşına ulaşmıştır. Kutlu olsun.

Dönemin Yükseköğretim Müdürü Cevat Dursunoğlu’nun böyle bir kurumun oluşması için gündeme aldığı yabancı uzmanlar, öncelikle besteci Paul Hindemith ve “temsil bölümü” için önerdiği, tiyatro ve opera yönetmeni, oyuncu Carl Ebert’tir.

Ebert, Almanya dışındaki ülkelerde de pek çok görev üstlenmiş bir sanatçıdır. 1935 Şubat ayında Ankara’ya gelir. Yapılan görüşmeler, devlet konservatuvarının kurulma amacının, Başkent’te bir devlet tiyatrosu oluşumuna yönelik olduğudur.

Ebert’in kullandığı “Türk tiyatrosunu kurma” sözü birçok kişiyi incitmiştir. Vasfi Rıza Zobu da “O Günden Bu Güne: Anılar” başlıklı kitabında (Milliyet Yay. 1977), Ebert’in bu yaklaşımını, halk tiyatrosu geleneğimize ve ülkemizde çağdaş tiyatroyu oluşturma yolunda ortaya konmuş olan sanat emeğine hakaret sayar.

CARL EBERT’İN DERDİ

Sözleriyle Muhsin Ertuğrul’u da öfkelendiren Ebert’in derdi ise Başkent Ankara için “mevcut artistlerle” ve arada bir de yabancı toplulukların gösterileriyle yürütülecek bir tiyatronun yeterli mi olacağı, yoksa akademik ilkelere dayalı bir eğitimden geçmiş sanatçılarla oluşturulacak bir kurumun temellerinin mi atılması istendiği yönündedir. Ebert’i coşturan, çağdaş yöntemlerle oyuncularını yetiştirmiş bir tiyatronun oluşturulmasını öngören ikinci seçenektir. 

Kullandığı sözcükler ters gelebilir ama Ebert, Vasfi Rıza Zobu’nun anılarında belirttiği gibi İstanbul’da izlediği “Faust” temsilinden çok etkilenmiş ve yapımın yaratıcılarını övgüye boğmuştur. Dolayısıyla, İstanbul Şehir Tiyatrosu sanatçılarını küçümsemesi söz konusu değildir. Buna karşılık, Vasfi Rıza Zobu anılarında Ebert’in yaptığı bir rol örneklemesini “Mınakyan üslubu”na benzetip aşağılamakta ve Ebert’i gözünün hiç tutmadığını belirtmektedir.

Sonuç olarak ilk dönemdeki giriş sınavlarında bulunamayan Ebert’in “mimik ve rol etüdü”, Muhsin Ertuğrul’un “teori ve retorik” derslerini verdiği, bir öğretim düzenine geçilir. Kısa sürede Ebert ve Ertuğrul arasında yöntem ve uygulama konusunda uyuşmazlık oluşacak, Ertuğrul bir buçuk yıl sonra Ankara’daki görevinden ayrılacaktır. Ertuğrul, Ebert’e 70. yaşını kutlamak için 1957’de yazdığı bir mektupta yıllar önceki ayrılma nedenini uygar bir dille açıklayacak, Ebert’in Devlet Tiyatrosu’na ulaşma yolundaki yıllar süren katkısına olan saygısını belirtecektir. 

SEZAR’IN HAKKI SEZAR’A

Doğrudur, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş yıllarının öyküsü, Ebert’in çok da doğru sözcükler kullanılmadan dillendirilmiş düşüncelerinin uyandırdığı duygusal/düşünsel patlamalarla bezenmiştir. Ne ki yapılması gereken, sözgelimi, Zobu’nun kitabından alıntılarla 85 yıl önce yaşanmış sürtüşmeleri kaşımak değil, Muhsin Ertuğrul’un, diplomasi dilini kullanarak 1957’de yazıya geçirdiği gibi geçmişteki pürüzleri törpüleyerek “Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek”tir.

Ebert, 1940 yılında kurulmasına önayak olduğu Tatbikat Sahnesi’yle, Ankara Devlet Konservatuvarı öğrencileri için bir uygulama alanı oluşturmuş, onları Ankara ve ülke seyircisiyle buluşturmuş, bu görevi 1947 yılında Muhsin Ertuğrul üstlenmiş ve 1949’da da Devlet Tiyatrosu kurulmuştur. Birçok siyasetçinin ve birçok sanat insanının emeğiyle oluşan bir serüvendir yaşanan. Günahı ve sevabıyla... 

Gerisi, eskilerin deyişiyle, laf-ü güzaftır (boş lakırdı)...

(Yukarıdaki bilgiler, 2013’te yitirdiğimiz, Devlet Tiyatrosu sanatçısı, yönetmen, yazar Fikret Tartan’ın, “Altmışında Bir Taze” başlıklı yapıtının I. cildine (1997) dayandırılmıştır. Kaynağı gösterilmiş onlarca tanıklık ve yazışma bu yapıttan izlenebilir.) 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları