Barış Doster

Suriye’yle normalleşme ve ABD’nin tehditleri

20 Ağustos 2022 Cumartesi

Türkiye’nin Suriye’yle ilişkileri normalleştirme adımları, ABD’yi endişelendirdi. Rusya’dan alınan S 400 hava savunma sistemlerinin, anlaşma kapsamındaki ikinci partisinin Türkiye’ye verilmesinin gündeme gelmesiyle de ABD’den tehdit dolu mesajlar yükselmeye başladı. Bu tehditlerin başında da CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası) yaptırımlarının genişletilmesi, sertleştirilmesi var.  

ABD’nin Türkiye’ye karşı kullanabileceği araçları elbette CAATSA ile sınırlı değil. PKK - PYD - YPG ve FETÖ terör örgütleri ve NATO var ABD’nin elinin altında öncelikle. Ayrıca, Türkiye’nin ekonomisi, siyaseti, sivil - asker bürokrasisi, iş dünyası, akademisi üzerinde büyük nüfuz sahibi. Türkiye karşıtı lobiler üzerinde etkisi büyük. Avrupa Birliği’ni, Yunanistan’ı, Ermenistan’ı hemen Türkiye’ye karşı sahaya sürebiliyor. Ülkemizi Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Ege’de, yakın çevremizde zora sokmaya yönelik adımlar atabiliyor.  

O nedenle Türkiye, bölge merkezli bir dış politika yürütmeli, komşularıyla ilişkilerini normalleştirmelidir. Tarihimiz de bize bunu öğretmiştir zaten. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politikasının en önemli özelliklerinden biri budur. Kurtuluş Savaşı sonrasında, savaştaki düşmanlarımızla, en başta da Yunanistan’la ilişkileri geliştirmek, Balkan Antantı (1934), Sadabat Paktı (1937) gibi ittifaklara öncülük etmek, dış politikada etkili, onurlu, güçlü, saygın bir devlet olarak tüm ülkelerle eşit, karşılıklılık ilkesine dayalı, ortak çıkar temelinde gelişen ilişkiler kurmak, dış politikamızın temellerini oluşturmuştur.   

STRATEJİK DERİNLİK DE ÇÖKTÜ, DEĞERLİ YALNIZLIK DA  

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı sonrasında da yalnız kalmamak için çok çaba göstermiştir. Tek başına ekonomik kalkınmanın, dünyada etkili olmanın, ulusal savunma ve güvenliği sağlamanın olanaksız olduğunu bilen o günün Türkiyesi, Avrupa’daki hiçbir kurumun dışında kalmamaya dikkat etmiştir. Avrupalı örgütlere üye olmaya çalışmıştır. Bundaki amaçlar arasında Yunanistan’ın dengelenmesi de vardır elbette. Öyle ki 1959’da Yunanistan’ın Avrupa Ekonomik Topluluğu’na başvurusu üzerine, dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, diplomatlarımıza şunu söylemiştir: “Baktın ki Yunanlı diplomat, içinde su bulunmayan boş havuza atlıyor, sen de atla.”  

Türkiye, Kurtuluş Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında yalnız kalmamak için nasıl özen göstermişse Kıbrıs Barış Harekâtı ve Soğuk Savaş sonrasında da yalnız kalmamak için aynı özeni göstermiştir. Tüm bunları yaparken de küresel ve bölgesel savaşlardan uzak durmuş, bunun da ötesinde savaş dönemlerinde çok başarılı aktif tarafsızlık siyaseti gütmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndaki (1939 - 1945) ve İran - Irak Savaşı’ndaki (1980 - 1988) aktif tarafsızlık politikası, bunun parlak örnekleridir.   

Türkiye; üye olduğu ittifaklarda, paktlarda etkili, saygın, inisiyatif sahibi olursa bu hem Batı’yla hem Doğu’yla ilişkilerinde etkisini gösterir, bölgemizdeki gücümüzü pekiştirir. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Bunu başarmanın biricik yolu da Cumhuriyetin kuruluş felsefesinden ve Atatürk’ün dış politikasından geçmektedir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları