Hani kalbin kuruyacaktı?

11 Eylül 2024 Çarşamba

“Siz Deniz Feneri için neler söylediniz... Bakalım ‘Baba Beni Okula Gönder’ kampanyasının altından neler çıkacak... O paralar nerelere gidiyor?”

Savcı Fikret Seçen, gözaltındaki şüpheli Tijen Mergen’e söylüyordu bunu. Sözde terör örgütü şüphelisi Mergen, Milliyet gazetesinin icra kurulu üyesi ve “Baba Beni Okula Gönder” kampanyasının koordinatörüydü.

Narin okul yerine toprağa gitti. Narin’in tabutuna okul önlüğü yerine gelin duvağı kondu. Narin’i ‘baba yarısı’ amca öldürdü. Narin’i gömdü, sonra namaz kıldı...”

Günlerdir bunun gibi cümleleri okuyoruz. Hepsi doğru. Lakin yine hepsinde büyük bir eksik var. Öyle ya, “Unutursak kalbimiz kurusun” diye ant içmeyi de ve yine hep unutmayı da çok seviyoruz. İç titreten ağıtlar yakmayı da görkemli sözler paylaşmayı da çok iyi beceriyoruz. Ama işte yalnız Narin’in olmadığıyla da neden Narin’in yalnız bırakıldığıyla da bir türlü yüzleşemiyoruz.

Halbuki 2009’da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin (ÇYDD) bütün şubelerine ve Milliyet gazetesine yapılan polis operasyonu, Narin’in ölümünden bağımsız değildi.

Türkan Saylan’ı hatırlayın. “Kız çocuklarını okutmak zorundayız, onların okuması Türkiye’de devrim yaratacak” diyordu. Bu devrimin taşlarını döşemek için ÇYDD on binlerce kız öğrencinin elinden tuttu; çocuk yaşta gelin yapılmak istenenlerin kendi ayakları üstünde durabilen kadınlar olmasını sağladı; onlara burs, yurt, kalem verdi.

Madem ilericilik devrimi içindi bu, karşıdevrim de gereğini yapmalıydı. Yıkımı o zamanın makbul tarikatı Fethullahçılar eliyle başlattılar. Bilir misiniz, ÇYDD davasında suç unsuru olarak şu tespit yer aldı: “Türkan Saylan’ın başkanlığını yaptığı ÇYDD, Türkiye’nin her kesiminden özellikle de kız öğrencilere okuma bursları verdi.”

Ya bugünün ÇYDD Genel Başkanı Ayşe Yüksel’i tutukladıkları belgede şunun yazdığını hatırlar mısınız: “Doğu illerinde üniversiteyi kazanan çocuklara burs verilmesine yardımcı olduğu ve teşvik ettiği telefon konuşmalarından anlaşıldı.”

CEHALET YERİNE SEN ÖRGÜTLEN

Düşünün...

Milliyet gazetesi 2005’te ÇYDD ile birlikte bir kampanya başlattı: Baba Beni Okula Gönder. Adından da anlaşılacağı üzere, kampanyanın amacı gelecekleri elinden alınan kız çocuklarını kazanmak içindi. Kampanya sayesinde 33 yurt ve 12 okul yapıldı, binlerce kız çocuğuna burs sağlandı. Öyle ki tüm yurtta yeni bir bilinç yeşeriyordu. Haliyle, bu atmosfer Fethullahçıların eğitimde örgütlenmesinin önünde engeldi. Diğer yandan, Deniz Feneri davasında Milliyet’in haberciliği de iktidarın büyük öfkesini çekmişti.

Böyle olunca ÇYDD’yi kriminalleştirecek ve kampanyayı sönümlendirecek operasyon yapıldı. Ah nasıl unutulur, Türkan Saylan’dan ve ÇYDD’den hoşnutsuzluğu sır olmayan dönemin AKP’li milli eğitim bakanı, bugünün pek “demokratı” Hüseyin Çelik’ti.

Sonrası malum...

ÇYDD’nin burs bilgilerinin yer aldığı bilgisayarlara uzun yıllar el kondu. Milliyet derneğin isminden korktu, kampanya sona erdi; nihayetinde gazete de satıldı ve etkisizleştirildi.

O günkü kumpaslar ise görünürde bitti. Kumpasçı polislerin sanık olduğu dava devam ediyor, yargı mensupları ise halen yargılanmadı. Lakin benzer süreç aktörleri değişerek devam ediyor.

Zira, Fethullahçıların koltuğuna başka cemaatler oturdu. ÇEDES projesiyle okullara tarikat şeyhleri sokuldu. Çağdaşlığın yerine cehaletin örgütlenmesi sağlandı.

Demem o ki... Bugün yalnız Narin değil ve Narin yalnız ise bunda, hafızasızlığımızın da sadece ağıt yakmamızın da örgütsüzlüğümüzün de örgütlenenlere destek vermeyişimizin de payı var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları