CHP Tıpış Tıpış Sola Dönmeli

05 Eylül 2014 Cuma

Merkez solun 64 yılda girdiği seçimlerdeki oy yüzdeleri şöyle:
1950’de 39,4.
1954’te 35,3.
1957’de 41,1.
1961’de 36,7.
1963’te 36,2 (yerel).
1965’te 28,7.
1968’de 27,9 (yerel).
1969’da 27,3.
1973’te 33,3.
1973’te 37 (yerel).
1977’de 41,3.
1977’de 41,7 (yerel).
1983’te 30,4 (Halkçı Parti).
1987’de 32,5 (SHP+DSP toplamı).
1989’da 38 (SHP+DSP toplamı) (yerel).
1991’de 31,5 (SHP+DSP toplamı).
1994’te 27,7 (SHP+DSP+CHP toplamı).
1999’da 30,8 (DSP+CHP toplamı).
2002’de 20,5 (CHP+DSP toplamı).
2004’te 25 (CHP+SHP+DSP toplamı) (yerel).
2007’de 26 (CHP+DSP toplamı).
2009’da 23,1 (yerel).
2011’de 25,9.
2014’te 25,5.

***

Karneden görüldüğü gibi, merkez solda oy oranı yüzde 20-40 bandında gidip geliyor.
64 yıllık tarihçede çıtanın en çok düştüğü yıl, 2002…
Solun dibe vurduğu o yıl, AKP iktidar oldu.
Yüzde 40 çıtasını ise iki kez aşabilmişler:
1957’de İsmet İnönü ile…
1977’de Bülent Ecevit ile…
Bu iki zirveyi iyi analiz etmek gerek.
Bir defa, görünen o ki, söylendiği gibi darbe sonralarının avantajlı partisi değil CHP…
Hatta tersine… 1961 ve 1980 müdahalelerinden 3’er yıl önce çıkış yakalamış sandıkta; sonrasında gelen her iki müdahale de 1960’larda ve 1980’lerde yükselişi durdurmuş.
Yani darbeler, CHP’ye yaramamış.
1957, Menderes’in inişe geçtiği dönemdi. Tarihi tahterevalli işlemiş, ekonomi tıkandıkça siyasette baskı artmıştı. Ve İsmet Paşa, bu baskının yol açtığı tepkiyi, CHP rüzgârına çevirmeyi başarmıştı. 27 Mayıs’ta müdahale yerine seçim olsa, belki CHP tek başına iktidardı; müdahale sonrası koşullarda koalisyona razı oldu. Ve Batı’da solun altın yılları sayılan 60’larda eridi.

***

1971 darbesi farklı…
O darbe, tersine CHP’ye ivme kazandırdı.
Neden?
Çünkü Ecevit, darbeye açıktan karşı koydu ve o sayede parlayıp 1973-77 tırmanışına imza attı. Kıbrıs harekâtının rüzgârını da sırtlayıp adını dağlara yazdırmayı, bir umut yaratmayı başardı.
Tabii 77 zaferinin başka dayanakları da vardı:
Bir defa seçkin bir aileden gelen Ecevit, seçkinci değil halkçıydı. CHP’nin, “tepeden inmeci değil, temelden yükselmeci bir solculuk” yapması gerektiğine inanıyordu.
İkincisi, iktidar yolunu ilerici subayların müdahalesinde arayan asker-sivil darbecilerden tamamen kopmuştu. Kontrgerillanın hem hasmı, hem hedefiydi.
Üçüncüsü, alternatif bir kalkınma modeli doğurmuştu.
Beğenilsin, beğenilmesin, tekelci sermayeye karşı sendikalara, kooperatiflere, halk ortaklıklarına, küçük işletmeciye, köy-kentlere dayalı bir halk sektörü öneriyordu.
“Toprak işleyenin, su kullananın” vaadi, ortanın solunda kullanılmış en radikal slogandı.
CHP, Batılı sosyal demokrat partiler gibi, arkasına sendikaların desteğini almış, yüzünü kentlere dönmüş, TİP tabanından olduğu gibi AP tabanından da oy devşirerek 1977’de tek başına iktidarın eşiğine gelmişti.

***

Yukarıdaki karne, 2000’lerdeki eriyişi açıkça ortaya koyuyor. Parti, yüzde 25 çıtasının oralarda can çekişiyor.
Bu tablonun bize öğrettiği şu:
CHP ne zaman darbeci zihniyetten ve merkezden uzaklaşıp baskıya direnen, alternatif üreten, değişim isteyen, sivil, halkçı, sol bir çizgiye yaklaşsa, kitlelerden oy aldı.
Merkeze yamanmalar, darbeler, bölünmelerse partiyi eritti.
Bu tarihsel bilanço, Türkiye’nin en hayati seçimine doğru gittiğimiz dönemde CHP’nin yapması gerekeni de ortaya koymuyor mu?

***

“Merkez sol” lafı bile sorunlu…
Eskiden polis işkencesi için, “Götürürler ‘Merkez’e/dövdürürler herkese” diye bir tekerleme söylenirdi.
CHP’yi belediye ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde merkeze götürenler, seçmene dövdürdüler. Sonucu gördüler.
Bundan böyle yapılması gerekeni Kemal Kılıçdaroğlu tabiriyle söyleyeyim:
“Adam gibi, tıpış tıpış” sola dönmenin vaktidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları