Çiğdem Toker

Siz Baba Değil misiniz?

29 Mart 2014 Cumartesi

Dışişleri Bakanı Ahmed Davutoğlu’nun, birkaç yıl önce izlediğim bir yurtdışı seyahat dönüşünde, en küçük çocuğuyla oynadığı masa oyunlarını anlatırkenki yüz ifadesi bugün gibi aklımda.
Yoğun seyahat trafiği dolayısıyla, ona yeterli zaman ayıramadığını söylerkenki üzüntüsü sahici görünüyordu.
Çocuklar kıymetli, evet...
Zaten dördü de evlat sahibi.
Davutoğlu’nun 4, Fidan’ın 3, Sinirlioğlu’nun 2, Güler’in 1 çocuğu var.
Hepsini Allah bağışlasın...
Dört devletli, dört baba: O ilk göz aydınını aldıklarında mutlaka sevinçle aydınlanmıştır yüzleri.
Geceyi hançer gibi yırtan “gaz sancısı” feryatlarında, karizma marizma düşünmeden kollarına alıp avutmuşlardır.
İtiraf edememişlerdir; huzurla uykuya dalmış bir bebeğin yaşattığı zafer duygusunun, memleketin âli menfaatleri için planlanan bir operasyon anındaki zafer duygusunun fersah fersah önüne geçtiğini.
Ya on aylıkken evin salonunda attığı ilk adımı gördükleri anın hazzı? Emirlerindeki birliğin uygun adım askeri yürüyüşüyle kıyaslanabilir mi?
Peki nerede yaşanıyor o kırılma? Hangi anda sıfırlanıyor kişisel tarihler?
Baba olmamış, evladının üzerine titrememiş, bir çocuğun nasıl büyüdüğünden habersizmiş gibi sanki; başkalarının evlatlarını muhtemel “zayiat”, yoksul insanların çocuklarını “envanter” sayma eşiğine nasıl geliyorlar, gelebiliyorlar akıl sır ermiyor...
Oysa ermeli.

***

İnsanın kanını donduran o uğursuz konuşmaların yarattığı ilk etkiler, böyle naif sorular sordursa da ermeli.
Bir an bile ana-baba olmanın, bu sıfatı taşıyan herkesi kafadan “merhametli” kıldığı yanılgısına düşmemeli.
Ne ana-baba olmak verili merhametin garantisi ne de olmamak bir yoksunluk.
Başkalarının çocuğu üzerinden “ulusal güvenlik”, başkalarının çocuğu üzerinden “âli menfaatleri”, “vatan sevgisi”, kirli savaş planları, bu toprakların bugünkü sorunu değil.
Kanlı siyasal çıkarlar uğruna, Süleyman Şah Türbesi’ndeki 28 çocuğun yaşamını umursamamak; “devlet” dediğimiz o “şiddet tekeline” sahip legal ve devasa örgütün, bugünkü tezahüründen ibaret.
Devlet kuramlarında “modern devlet”i öncekilerden ayıran bu ironik tekel, gerçek demokrasilerde, diğer aygıtlar sağlıklı çalıştığı için bir vahşete dönüşmüyor.
Aradaki fark bu.

***

Sabahattin Ali’den, Nâzım’dan beri biliyoruz “vatan hainliği”nin devlet nezdindeki karşılığını.
“Âli menfaat” maskesinin altında, “düşman” üretmeden ayakta kalamayacağına inanmış bir zalim “akla” sahip aygıtın kurbanlarıyla dolu tarihimiz.
Dizi dizi. O yüzden kirli sırların hiçbiri, bir çocuğun canından daha değerli değil.
Müthiş ve karışık hikâyelerin hükmü olsa da hikmeti yok.
Hikmet için ilk baba olduğunuz günü hatırlayın; yeter.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları