Dünya Engelliler Gününde Sosyal Engelliler
Coşkun Özdemir
Son Köşe Yazıları

Dünya Engelliler Gününde Sosyal Engelliler

05.12.2008 16:37
Güncellenme:
Takip Et:

Sosyal engelliler, fiziksel engellilerden çok daha fazladır bu ülkede. Bu gerçeği iyi algılayalım. Onları engelliler kapsamına alalım. Bu sosyal devletin bir görevidir ve sorumluluğudur.

3 Aralık dünya engelliler günü olarak kabul edilmiştir ve tüm dünya ülkelerinde bugün engellilerin sorunlarını gündeme getirmek tartışmak ve çözümler aramak üzere toplantılar düzenlenmektedir. Önceleri sakatlar diye anılan daha sonra özürlüler diye adlandırılan, son yıllarda engelliler olarak söz edilmesi tercih edilen bu çok kalabalık gruba ilgi II. Dünya Savaşından arta kalan milyonlarca sakat kişiler ve çocuk felci geçirip kasları zayıf düşerek hayatta kalan yüz binlerce insanların varlığının algılanması ile başlamıştır. Bu ilgi rehabilitasyon olarak anılan bir kavramın doğmasına yol açtı.

Rehabilitasyon, sağlığını şu ya da bu derecede yani kısmen yitirmiş insanların geri kalan güçleri ile mümkün olan en iyi yaşam koşullarına kavuşturmayı amaçlıyor. Rehabilitasyon kavramı yıllar içinde topluma entegrasyon yaşam kalitesini yükseltmek, üretime katılmak, ulaşılabilirlik (accesability) sosyal engelli gibi yeni kavramlarla desteklendi. Bugün özellikle gelişmiş ülkeler engelli insanlara onurlu bir yaşam sağlamak için çok etkin organizasyonlar gerçekleştiriyorlar. Beni bu ülkelerde gördüklerim ve izlediklerim arasında en çok etkileyen şey yukarıda andığım sosyal engelli kavramı oldu. Bu yazıda onu işlemek istiyorum.

Sosyal engelli, benim yıllar önce ilk kez Danimarkada karşılaştığım, öğrendiğim ve gelişme halindeki bir ülkede yaşayan bir insan olarak yürekten benimsediğim bir kavram oldu. Danimarkada 40 yıl kadar önce rehabilitasyon kursu yaparken dünyanın dört bir tarafından gelmiş olan biz kursiyerleri bir güzel binaya götürdüler. İçeri girdiğimizde 30 kadar sevimli çocuğun yardımcılar eşliğinde kahvaltı ettiğini gördük.

Ortada engelli filan yoktu. Bizim şaşkınlığımızı görerek hemen açıkladılar; burası evlenmemiş annelerin barındığı bir yerdi. Anneler işe gitmişlerdi. Çocuklar bakım altında idiler. Engellilerle ilgilenen rehabilitasyon organizasyonları bu anneleri korumaya alıyor, onlara iş buluyor ve çocuklarına sahip çıkıyordu. Bu genç kızlar evlenmeden anne oldukları için aileleri ve toplumla bir sürtüşme içine giriyor ve toplumda zor durumda kalıyorlardı. Yani onlar, sosyal engelli idiler ve diğer engelliler gibi korunmayı, desteklenmeyi hak ediyorlardı.

 

Zenginin engellisi de farklı

Evet, ben çok yineliyorum, yazık ki pek dikkati çekmiyor ama bakınız -WHO- Dünya Sağlık Örgütünün engelli tanımındafiziksel, ruhsal, zihinsel nedenlerin yanı sıra sosyal nedenlerde yer alıyor. Yukarıda belirttiğim gibi bizim bu anlayışı, bu yaklaşımı yürekten benimsememiz gerekir. Düşünmeliyiz ki memleketimizde ne çok ne kadar çok sosyal engelli var. Ne var ki böyle zengin gelişmiş bir ülkeden örnekler alarak bu servisleri ekonomik sosyal ve kültürel açılardan çok farklı ve yazık ki çok yoksunluklar içinde bulunan yurdumuza aktarmak olası değildi. Kurs sonunda yazdığım raporda bunu belirtmiştim. Danimarka zengin bir ülke onların engellileri de bizden çok farklı konumda bulunuyorlar. Ama bizim kendi koşullarımızda mutlaka bir çözüm aramalı ve bulmalıyız. Bizim töre cinayetlerine kurban giden ne kadar çok genç kızımız var. Dışlanan, horlanan, yalnızlığa terk edilen, baskı altında tutulan, tüm özgürlükleri elinden alınan, eziyet edilen, dayak yiyen, ahıra kilitlenen, aç bırakılan, kuma gidip perişan olan, dul kalıp namus bekçileri tarafından saldırıya uğrayan kadınlar, yoksulluk içinde kıvranan, varlığı ile övündüğümüz insan haklarının, kadın hakları ve eşitliğinin, demokrasinin hiç ulaşamadığı milyonlar, seçimlerde, ramazanlarda sadaka dağıtılan eğitim yoksulu yığınlar. Bunların hepsini sosyal engelli saymak doğru değil midir?

Çaresizlik içindeki kadınlarımız için kadın sığınma evleri var ama ne kadar yetersiz. Kadınların en çok eziyet çektiği Doğu ve Güneydoğu Anadoluda ise hiç destek yok. Engellilerin Türkiyede 8.5 milyon olduğu ifade ediliyor. Bu doğru değil, sosyal engelli anlayışını reddetmezsek, çok daha fazladır. 14-15 yaşında evlendirilen genç kızlarımızı erkek egemen toplumumuzdaki aile yapısını ve orada bu genç kızların yaşam koşullarını düşünün. Yalnız ruh hastalarını değil sosyal, ekonomik, kültürel, geleneksel, töresel nedenlerle ruh sağlığı, ruh dengesi bozulmuş milyonları düşününüz. O zaman engelli sayısının nüfusumuzun oldukça yüksek bir yüzdesine ulaştığını kabul edeceksiniz. Sosyal engelli kavramı mutlaka gündeme gelmelidir ve çözüme kadar orada durmalıdır. Bu, bence gerçekçi bir yaklaşımdır. Girmeye çalıştığımız AB Türkiyeye karşı samimi davranışlar içinde olsaydı azınlık hakları, işkence iddiaları, ifade ve düşünce özgürlüğü, 301inci madde, orduyu etkisizleştirme çabalarından çok daha önce, süregelen feodalite düzeni, ekonomik eşitsizlik, yoksulluk, eğitim yoksunluğu ve sağlık hakları ile ilgilenmeli idi. Lütfen, engelli tanımına dikkat edelim. Sosyal engelliler, fiziksel engellilerden çok daha fazladır bu ülkede. Bu gerçeği iyi algılayalım. Onları engelliler kapsamına alalım. Bu sosyal devletin bir görevidir ve sorumluluğudur. Bu görev vazgeçilmez bir zorunluluktur.

Yazarın Son Yazıları

Yiğit Bir Yurtseverin Anısına

Yiğit Bir Yurtseverin Anısına

Devamını Oku
24.01.2014
Milli İrade ve Demokrasi

Milli İrade ve Demokrasi

Devamını Oku
13.01.2014
Ahlakı ve Demokrasiyi Yıkma Süreci

Ahlakı ve Demokrasiyi Yıkma Süreci

Devamını Oku
08.01.2014
Halk Ne Diyor Ne Düşünüyor?

Halk Ne Diyor Ne Düşünüyor?

Devamını Oku
03.01.2014
Demokrasi ve Sandık

Demokrasi ve Sandık

Devamını Oku
25.12.2013
Başbakan’ın Diyarbakır Söylevi

Başbakan’ın Diyarbakır Söylevi

Devamını Oku
18.11.2013
AKP Milletvekillerine (28.08.2013)

Devamını Oku
28.08.2013
AKP Milletvekillerine (19.06.2013)

Devamını Oku
19.06.2013
Burak'ın Katili

Devamını Oku
16.05.2013
Dinciler ve Dindarlar

Devamını Oku
13.09.2012
İç Açıcı(!) Memleket Haberleri (26.07.2012)

Devamını Oku
26.07.2012
Halkın Adı Yok...

Devamını Oku
21.07.2012
Sorunların Temelinde İlkellik Var

Devamını Oku
13.06.2012
Muhafazakâr İnanışlar...

Devamını Oku
07.04.2012
Sorunlarımızın Temelinde Gericilik Var

Devamını Oku
08.03.2012
Halkın Adı Yok (10.02.2012)

Devamını Oku
10.02.2012
Azgelişmiş Toplumda İleri Demokrasi

Devamını Oku
26.01.2012
Yiğit Bir Uygarlık Savaşçısını Yitirdik

Devamını Oku
11.12.2011
Azgelişmiş ve İlkel Bir Toplumda İleri Demokrasi

Devamını Oku
12.11.2011
Aydınlanma Diyarında Birinci Yıl

Devamını Oku
22.06.2011
İleri Demokrasi (!)

Devamını Oku
08.06.2011
İnançlar Vesayeti...

Devamını Oku
05.04.2011
Azgelişmiş...

Devamını Oku
26.02.2011
Memleketimizden Manzaralar (12.01.2011)

Devamını Oku
12.01.2011
Atatürk'ün Mirası ve Vesayet

Devamını Oku
18.12.2010
Atatürk ve Vesayet

Devamını Oku
12.11.2010
Değişimin Profesörleri

Devamını Oku
25.07.2010
Köy Enstitüleri Kapatılmasaydı

Devamını Oku
21.02.2010
Memleketimden Utanç Manzaraları

Devamını Oku
18.01.2010
Nasıl ve Neden Ölüyoruz?

Devamını Oku
05.08.2009
Türk Halkının Kalp Sağlığı

TEKHARF Çalışma Bilgilerinden Yararlanma Çalıştayı: 25 Haziran 2009 günü, Türk Kardiyoloji Derneği salonlarında bir çalıştay (workshop) gerçekleştirildi.

Devamını Oku
10.07.2009
Kültür-Eğitim-Bilim

Devamını Oku
24.04.2009
17 Nisan

Devamını Oku
17.04.2009
Siyaset-Seçim-Eğitim

Devamını Oku
26.03.2009
Takdiri İlahi

Devamını Oku
20.02.2009
Çetin Altan ve toplumsal değişim

Devamını Oku
19.02.2009
Dünya Engelliler Gününde Sosyal Engelliler

Devamını Oku
05.12.2008