Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İstifa Sorunu...
Türkiye’de yarattığı huzursuzluklar yetmiyormuş gibi, şimdi de Alman hükümeti, Almanya’da da huzursuzluk yaratacağından kaygılı...
Bu kaygıyı dile getiren başka yetkili kişilerin söylemlerine, Başbakan Angela Merkel bir gazeteye verdiği demeçle katıldı.
Bayan Merkel, 24 Mayıs’ta Köln’e gidecek olan RTE’ye diplomatik bir üslupla “itidal çağrısı” yaptı.
Almanya Başbakanı daha önceki Köln ve Berlin ziyaretlerini örnek göstererek RTE’nin birçok kez bunun aksi biçimde davrandığını söyledi.
Tabii “umuyorum” diyemiyor. RTE için “bugün sorumluluk bilinci ve hassasiyetle davranacağına eminim” diyebiliyor.
Almanya’da adı çevresindeki bu kuşkulu, kaygılı söylemlerden günü gününe bilgilendirildiği kuşkusuz olan RTE, Alman yetkililerin ve nihayet Başbakan Merkel’in uyarılarını duymamazlıktan geliyor.
Tabii medyadan söz edilince tüyleri diken diken olan RTE; Alman basınında günlerdir bu gezi nedeniyle aleyhine yorumları da öğreniyor ve umursamıyor olmalı.
Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım...
Dilediğim gibi konuşur, hareket ederim ve gerekli önlemleri almak Alman hükümetinin görevidir, diye düşündüğüne kuşku yok
Nitekim ziyaretten önce Alman Başbakanı’nı arayarak Soma sorumlularının ortaya çıkarılması gibi bir konuda Merkel’e bilgi verdi.
Oysa ola ki asıl amacı, Merkel gezisi etrafında Almanya’da oluşan kaygılardan söz ederse gerekli yanıtı önceden vermekti.
***
TOBB Genel Kurulu’nda Kılıçdaroğlu’nu üstelik parmağı ile göstererek; “Bana diktatör ifadesini kullananlar var, şimdi şu anda karşımda bulunuyorlar” dedi.
Kılıçdaroğlu belki daha ağır açıklamalarla bu saldırıyı yanıtlayabilirdi.
“Yasama ve yargı ayak bağımdır diyen, anayasayı çiğneyen birine ne denir” diye yanıt vermekle yetindi.
Oysa RTE’ye diktatör demek bile fazla onurlandırmakla eşdeğer bir tanım.
Kılıçdaroğlu, yalnız yargı ve yasamayı ayak bağı görmesinin yanı sıra, toplanma ve hareket ve de söz, ifade özgürlüğüne darbe üzerine darbe vuran, devlet olanaklarını kullanarak medyayı susturan, kendi gibi düşünmeyenleri dışlayan bir kafaya ancak diktatör özentisi denilebilir, diyebilirdi...
Hata ettik diktatör dedik diye RTE’yi alaya alabilir, hem de yaşanan antidemokratik gerçeklerin bir kısmını söyleyerek yanıtlayabilirdi.
***
Örneğin 17 ve 25 Aralık’ta devlet içinde dönen, somut biçimde kanıtlanan rüşvet olaylarını Gezi eylemlerinden başlayarak bu kez de bu tarihlerde hükümeti devirme olayı diye yorumlayan RTE; bu konuda görevlerini yapan polis, savcı ve yargıçları başka görevlere atayarak yerlerine hükümet ağzıyla konuşacak ve davranacak kişileri getirdi. Oysa yolsuzluğun üzerine giden bir başbakan kimliği sergileyeceği ve…
...derhal, o gün yargı mekanizmasını harekete geçirerek bakanlara kadar uzanan rüşvet olaylarını çözmek ve sorumlularını saptayıp cezalandırılmasını isteyeceği yerde…
…darbe bahanesiyle rüşvet olaylarının üstünü örtmeye girişti. Başbakan RTE 17 Aralık sabahı ne yaptı? Oğlu Bilal’i aradı. Evdeki milyonlarca Avro’yu derhal sıfırlamasını söyledi ve o gün 6 kez oğlunu, gittiği Konya’dan bile arayarak sıfırlamayı ve sonuçlarını denetledi ve…
…bu Başbakan, kendisine diktatör diyenlere sataşmayı, onları terslemeyi bir görev biliyor.
Hiç kuşku yok toplumsal olanaklar elverse, hiç duraksamaksızın bir diktatörün olanaklarını kendine hak bilecek...
Bu hevesinin, bu amacının ilk işaretlerini, yeni bir anayasa yapılmasıyla başkanlık sistemini getirmeye çalışarak açığa vurdu
Şayet başkanlık tuzağına düşülseydi RTE; yasama, yargı ve yürütme erklerini elinde toplamış olacak, bunun adı da demokratik bir cumhurbaşkanlığı olacaktı.
Bu ülkenin başbakanı böyle olursa elbette sanki ağır sorumlulukların üstesinden gelmiş veya gelecekmiş gibi, “İstifayı düşünüyor musunuz” diye soran gazeteciyi alaylı bir dille Enerji Bakanı, “İstifa etmek işin en kolayı” diye yanıtlayacak.
Sanki facianın ağır sorumluluğunu gerektiği biçimde yerine getirmiş gibi, adam rahat mı rahat!
***
Tabii Soma faciasında siyasal sorumluluğu olduğunu bir türlü söyleyemeyen, istifa çağrılarına kulakları kapalı bir Başbakan’ın bakanı da, başbakanı gibi, istifa etmeyi neden düşünsün?
Bu ülkenin yaşadığı bütün sorunların sorumlusu bir hükümetin ve başbakanı ile bakanlarının asıl görevi, sorumlulukların üstünü örtmek!
Bir sorunun, bir facianın haberini aldıkları anda üstünü nasıl örteceğiz diye düşünmeye, planlamaya başlıyorlar.
Bu da ulus iradesinin başka demokratik ülkelerin bilmediği, uygulamadığı yanı!
Bizde başarıyla uygulanıyor!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu