Bir İlk Adım

05 Eylül 2011 Pazartesi
\n

Hükümet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden (AİHM) önce davranarak, bir kanun hükmünde kararnameyle azınlık vakıflarına ilişkin eşitsiz uygulamaları yürürlükten kaldırdı. Böylece AİHMnin Türkiye hakkında vereceği büyük olasılıkla olumsuz kararın önünü kesmiş oldu. Azınlık vakıfları AİHMde açtıkları davaları geri çekecekler.

\n

1936 Beyannamesiolarak bilinen 3 Haziran 1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanununda azınlık vakıflarına ilişkin bazı temel düzenlemeler yapılmıştı. Daha önce de 16 Şubat 1912 tarihli Eşhas-ı Hükmiyenin Emval-ı Gayr-i Menkûleye Tasarruflarına Mahsus Kanun-ı Muvakkat ile (1912 Beyannamesi) Osmanlı devleti kendi uyruğunda bulunan gayrimüslimlerin kurdukları şirket, cemiyet ve hayır kuruluşlarına gayrimenkul edinme hakkı tanımıştı. 1936 düzenlemesindeki amaç o tarihe kadar, varlık gösteren resmi veya gayri resmi tüzelkişilikleri, Müslim-gayrimüslim ayrımı yapmadan Vakıflar Genel Müdürlüğünün denetimi altına almaktı. 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 1. madde 2. fırkasına göre, cemaat vakıfları mülhak vakıflar arasında sayılmıştı. Ancak 31.05.1949 tarihli ve 5404 sayılı yasayla ilgili madde üzerinde yapılan değişikle cemaat vakıfları mülhak vakıflar arasından çıkarılarak ayrı bir fıkra olarak düzenlenmiştir.

\n

Azınlık tüzelkişileri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.05.1974 tarih ve 1971/ 2-820 E. 1974/505 K. sayılıazınlık tüzelkişiliklerinin vasiyet yoluyla da olsa taşınmaz mal edinemeyeceklerikararına kadar, her türlü faaliyetlerini sürdürmüşler ve taşınmaz mal da edinmişlerdir.

\n

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı siyasal kaygılarla alınmıştır, Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtı öncesi Yunanistana gözdağı verilmek istenmiştir. Temel insan ve yurttaşlık haklarına aykırı, çağdışı bir karardır. Hiçbir uygar devlet kendi yurttaşlarını rehine olarak kullanmaz, ne yazık ki Türkiyede bu yapılmıştır. Dolayısıyla hangi kaygılarla olursa olsun hükümetin çıkardığı kanun hükmündeki kararname, devletin 37 yıl önce işlediği bir ayıbı ortadan kaldırma yolunda atılmış bir ilk adımdır.

\n

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyette yazdı, bir kez de ben yineleyeyim, Atatürk dönemini ille de karalama sevdalısı birtakım köşe yazarları azınlık vakıflarına ait taşınmazlara 1936 Beyannamesi ile birlikte el konulduğunu yazıyorlar. Bu doğru değildir; el koyma uygulamaları 1974 sonrasında gerçekleşmiştir. Bu kararname ile azınlık vakıflarının malları iade edilecek, üçüncü kişilere geçenler/geçirilenler ise devlet tarafından tazmin edilecektir.

\n

Kimileri ise bu kararnameyle birlikte azınlık üyesi yurttaşlarımız kendilerini artık çoğunluk toplumuyla eşit durumda duyumsayacaklar diye yazıyor. Bekleyip göreceğiz, Başbakan tarafından açıklanan kararnameyi ilk adım olarak değerlendirmemizin nedeni de budur.

\n

1955 yılından başlayarak başta Rumlar ve Ermeniler olmak üzere bir süre öncesine kadar ülkemizdeki Hıristiyan yurttaşlarımıza gerek devlet gerekse devletin desteklediği güçler eliyle çok büyük acılar çektirilmiştir. Tersini ispatlamak için dilediğimiz kadar çırpınalım, gerekçe üstüne gerekçe bulalım, gerçeklerin üzerini örtemeyiz. Örtemiyoruz. Çarpıtmalarımız, kendi kendimizi aldatmalarımız AİHM gibi evrensel kurum ve kuruluşların duvarlarına çarpıp geri dönüyor.

\n

Örneğin, Gökçeadadaki Dereköyü bilir misiniz? 1964 öncesi 1950 hane ve tümü TC yurttaşı olan yaklaşık 4 bin kişilik nüfusu ile Türkiyenin en büyük ve kalabalık köyüydü.

\n

İki ilkokulu, iki kilisesi, yirmi iki kahvesi, iki sineması, çok sayıda berber, bakkal, terzi dükkânı ve üç zeytinyağı imalathanesi vardı bu güzel köyde. Şimdi ise çoğu harabeye dönmüş taş evleri ile insana bir hayalet köy izlenimi veren Dereköyde çoğu Müslüman Türk ve Kürt yalnızca 229 kişi yaşıyor.

\n

Geri kalan TC uyruklu Rum nüfusa ne oldu? Niçin ve hangi koşullarda gittiler; gitmek zorunda kaldılar? Hangi yöntemlerle korkutuldular? Tarlaları, ağılları, hayvanları ne oldu? Kimlerin, nasıl eline geçti? Devlet o insanları niçin korumadı? Yoksa bizzat devlet mi istedi onların yurtlarından kopmalarını? Onun için mi korkutucu güçlere hiçbir şey yapmayarak, hiç ses çıkarmayarak destek oldu? Sormak gerekmiyor mu? Üzerinde düşünmeye değmez mi?

\n

Bu örnek üzerinde gerektiğince düşünürsek belki tüm Gökçeadayı, Bozcaada, İstanbulu ve atılan adımın niçin ilk adım olduğunu anlarız.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda (28.09.2018) 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları