Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Bir İlk Adım
Hükümet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) önce davranarak, bir kanun hükmünde kararnameyle azınlık vakıflarına ilişkin eşitsiz uygulamaları yürürlükten kaldırdı. Böylece AİHM’nin Türkiye hakkında vereceği büyük olasılıkla olumsuz kararın önünü kesmiş oldu. Azınlık vakıfları AİHM’de açtıkları davaları geri çekecekler.
\n“1936 Beyannamesi” olarak bilinen 3 Haziran 1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nda azınlık vakıflarına ilişkin bazı temel düzenlemeler yapılmıştı. Daha önce de 16 Şubat 1912 tarihli “Eşhas-ı Hükmiyenin Emval-ı Gayr-i Menkûleye Tasarruflarına Mahsus Kanun-ı Muvakkat” ile (1912 Beyannamesi) Osmanlı devleti kendi uyruğunda bulunan gayrimüslimlerin kurdukları şirket, cemiyet ve hayır kuruluşlarına gayrimenkul edinme hakkı tanımıştı. 1936 düzenlemesindeki amaç o tarihe kadar, varlık gösteren resmi veya gayri resmi tüzelkişilikleri, Müslim-gayrimüslim ayrımı yapmadan Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün denetimi altına almaktı. 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 1. madde 2. fırkasına göre, cemaat vakıfları mülhak vakıflar arasında sayılmıştı. Ancak 31.05.1949 tarihli ve 5404 sayılı yasayla ilgili madde üzerinde yapılan değişikle cemaat vakıfları mülhak vakıflar arasından çıkarılarak ayrı bir fıkra olarak düzenlenmiştir.
\nAzınlık tüzelkişileri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.05.1974 tarih ve 1971/ 2-820 E. 1974/505 K. sayılı “azınlık tüzelkişiliklerinin vasiyet yoluyla da olsa taşınmaz mal edinemeyecekleri” kararına kadar, her türlü faaliyetlerini sürdürmüşler ve taşınmaz mal da edinmişlerdir.
\nYargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararı siyasal kaygılarla alınmıştır, Temmuz 1974 Kıbrıs Harekâtı öncesi Yunanistan’a gözdağı verilmek istenmiştir. Temel insan ve yurttaşlık haklarına aykırı, çağdışı bir karardır. Hiçbir uygar devlet kendi yurttaşlarını rehine olarak kullanmaz, ne yazık ki Türkiye’de bu yapılmıştır. Dolayısıyla hangi kaygılarla olursa olsun hükümetin çıkardığı kanun hükmündeki kararname, devletin 37 yıl önce işlediği bir ayıbı ortadan kaldırma yolunda atılmış bir ilk adımdır.
\nMehmet Y. Yılmaz Hürriyet’te yazdı, bir kez de ben yineleyeyim, Atatürk dönemini ille de karalama sevdalısı birtakım köşe yazarları azınlık vakıflarına ait taşınmazlara 1936 Beyannamesi ile birlikte el konulduğunu yazıyorlar. Bu doğru değildir; el koyma uygulamaları 1974 sonrasında gerçekleşmiştir. Bu kararname ile azınlık vakıflarının malları iade edilecek, üçüncü kişilere geçenler/geçirilenler ise devlet tarafından tazmin edilecektir.
\nKimileri ise bu kararnameyle birlikte azınlık üyesi yurttaşlarımız kendilerini artık çoğunluk toplumuyla eşit durumda duyumsayacaklar diye yazıyor. Bekleyip göreceğiz, Başbakan tarafından açıklanan kararnameyi “ilk adım” olarak değerlendirmemizin nedeni de budur.
\n1955 yılından başlayarak başta Rumlar ve Ermeniler olmak üzere bir süre öncesine kadar ülkemizdeki Hıristiyan yurttaşlarımıza gerek devlet gerekse devletin desteklediği güçler eliyle çok büyük acılar çektirilmiştir. Tersini ispatlamak için dilediğimiz kadar çırpınalım, gerekçe üstüne gerekçe bulalım, gerçeklerin üzerini örtemeyiz. Örtemiyoruz. Çarpıtmalarımız, kendi kendimizi aldatmalarımız AİHM gibi evrensel kurum ve kuruluşların duvarlarına çarpıp geri dönüyor.
\nÖrneğin, Gökçeada’daki Dereköy’ü bilir misiniz? 1964 öncesi 1950 hane ve tümü TC yurttaşı olan yaklaşık 4 bin kişilik nüfusu ile Türkiye’nin en büyük ve kalabalık köyüydü.
\nİki ilkokulu, iki kilisesi, yirmi iki kahvesi, iki sineması, çok sayıda berber, bakkal, terzi dükkânı ve üç zeytinyağı imalathanesi vardı bu güzel köyde. Şimdi ise çoğu harabeye dönmüş taş evleri ile insana bir “hayalet köy” izlenimi veren Dereköy’de çoğu Müslüman Türk ve Kürt yalnızca 229 kişi yaşıyor.
\nGeri kalan TC uyruklu Rum nüfusa ne oldu? Niçin ve hangi koşullarda gittiler; gitmek zorunda kaldılar? Hangi yöntemlerle korkutuldular? Tarlaları, ağılları, hayvanları ne oldu? Kimlerin, nasıl eline geçti? Devlet o insanları niçin korumadı? Yoksa bizzat devlet mi istedi onların yurtlarından kopmalarını? Onun için mi korkutucu güçlere hiçbir şey yapmayarak, hiç ses çıkarmayarak destek oldu? Sormak gerekmiyor mu? Üzerinde düşünmeye değmez mi?
\nBu örnek üzerinde gerektiğince düşünürsek belki tüm Gökçeada’yı, Bozcaada’yı, İstanbul’u ve atılan adımın niçin “ilk adım” olduğunu anlarız.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Eğitimde sorunlar çığ gibi büyüyor! Öğrenciler aç, okull
- ABD seçimleri dünyayı nasıl etkileyecek?
- Anti aging uygulamalarına dikkat! Erken çöküşe yol açıyo
- İbrahim Uslu'dan Kurtulmuş'a sert eleştiri
- Yurttaş borç batağında!
- Yeni bir çözüm süreci mi başlıyor? DEM'den açıklama
- Gençlerden Numan Kurtulmuş'a 'anayasa' protestosu
- Nur Sürer'in konuşması gündem oldu!
- Hayat kurtaran manevra Heimlich nedir? Nasıl uygulanır?
- Nesli tehlikedeki yaralı puhuya özel tedavi
En Çok Okunan Haberler
- Kürsüden Abdullah Öcalan'a çağrı!
- Kayıp Rojin'den 18 gün sonra acı haber
- İmamoğlu biraz Yavaş!
- 'Kredi kartı vergisi' yeniden değerlendirilecek
- Erdoğan'dan kabine sonrası 'Anayasa' mesajı
- Kadın öğretmenlere 'giyim dersi' verilecek
- Bizim Çocuklar İzlanda'dan 3 puanla dönüyor!
- 'Parça parça edilip, surlardan aşağı atılırsın'
- 'Türkiye'nin en önemli sorunu' anketinde tek cevap!
- Başkan Şahan, Vali Gül'e fotoğrafla yanıt verdi