Halkoylamalı Otoriterizm

05 Haziran 2013 Çarşamba

Bir haftadır alanlara dökülmüş gençler, o insanları destekleyen her meslek ve cinsiyetten yetişkinler, yazarlar, sanatçılar, bilim insanları Başbakan’ın tüm bu olup bitenleri niçin anlamadığını soruyorlar. Öyle ya Cumhurbaşkanı anlamış, AKP’nin ileri gelenlerinden önemli kişiler anlamış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı anlamış, bir tek Başbakan anlamamış, anlamıyor.
Hâlâ ülkenin dört bir yanına yayılmış kitlesel olayları Taksim Gezi Parkı’ndaki köklenen beş ağaç ile Taksim Alanı’nın yeniden düzenlenmesi çerçevesinde değerlendiriyor.
Böyle değerlendirdiği için de
“Ben Atatürk Kültür Merkezi’ni de yıkarım, Topçu Kışlası’nı da yaparım, alana bir de cami oturturum” diyerek öfkesi burnunda insanları daha da kışkırtıyor.
Kibri ve hırsı gözlerine perde indirmiş, gerçekleri göremiyor; olayların
“CHP-aşırı uçlar-marjinaller” üçlüsünün “işi” olduğuna inandırmış kendisini, yandaşlarına bu üçlüyü hedef gösteriyor.
Alanları dolduran insanların ezici çoğunluğunun 30-35 yaşın altında insanlar olduğunu, o insanların kendi iktidarı döneminde ergenleştiğini, yetiştiğini, siyasallaştığını, bilinçlendiğini göremiyor.
Kendini ülkenin babalığına yakıştırmış; topluma sürekli öğüt veriyor, kürtajdan sezaryene, sigaradan içkiye, kadınların kaç çocuk doğuracağından gazetelerin ne yazacağına, yorumcuların neyi, nasıl yorumlayacağına kadar en doğruyu o biliyor.
Her içki içen onun gözünde
“Dünyayı şişenin dibinden gören bir ayyaş”, kendi düşüncelerine aykırı düşünen herkes bir “marjinal”, bu yakıştırmalar, suçlamalar böyle sürüp gidiyor. Bir noktadan sonra insanlar, özellikle de gençler bu babalıklara, bu efelenmelere, bu azarlanmalara “Yetti artık!” deyip sokaklara dökülüyorlar.
Günü geçmiş dille, kavramlarla, yaklaşımlarla dünyaya ne kadar bakarsan bak, yalnızca bakmakla kalır, güncel gerçekleri göremezsin.
İstediğin kadar çifte yollar, köprüler, havalimanları yap, ekonomiyi bir yerden bir yere getir; çağdışı feodalizmin batağından yeni yeni kurtulmakta olan altyapısı kapitalist, üstyapısı yarı-feodal Anadolu burjuvazisinin maddi ve manevi desteğiyle bir değil, birçok seçim kazan, güncelin dışına düşen söylem ve davranışlarınla eskir, eskidikçe de
“tahammül edilmez” olursun.
Parlamentodan her zaman
“demokrasi” çıkmaz; “halkoylamalı otoriterizm” de (plesibiter otoriteryenizm) çıkar, 19. yüzyılın ikinci ve 20. yüzyılın birinci yarısı bunun çok sayıda örneğiyle doludur.
Evrensel demokrasinin içselleştirilmediği, modernleşme sürecinin çeşitli nedenlerden ötürü akamete uğradığı toplumlarda parlamenter-demokratik yöntemle işbaşına gelmiş yönetimler, liderler kolayca despotlaşırlar ve giderek otoriterleşirler.
Türkiye’de bugün görünen durum budur.
Bir yanda sokaklara, alanlara dökülmüş
“genç düşünen” kitleler, öbür yanda onları anlama yetisinden yoksun, “yaşlı düşünen” otoriter bir lider…
Dilerim sonumuz hayırlı olur!

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 28 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları