Deniz Yıldırım

Çare iki sosyalde ısrar: Sosyal mesafe, sosyal devlet

14 Mart 2020 Cumartesi

Koronavirüsün yayılmasına karşı mücadelede bilim insanlarının önerdiği en önemli ilk tedbir sosyal mesafelenme. Kalabalıktan kaçınmak, teması azaltmak, temizlik tedbirlerini sıklaştırmak zorunlu. Sosyal mesafeyi oluşturmak açısından en önemlisi de, okullarda, üniversitelerde eğitimin ve konser, tiyatro, spor karşılaşmaları gibi toplu etkinliklerin durdurulmasıydı. İktidarın bu yönde aldığı kararlar, virüsün yayılım hızını durdurmak açısından yerinde.

Diğer yandan bu sosyal mesafeyi yaratmamız, aynı zamanda başkaları, yani toplumdaki diğer insanlar adına da diğerkâmlık barındırıyor. Bu açıdan virüsten sadece kendimizi korumuyoruz; aynı zamanda bizim aracılığımızla daha büyük risk grubundaki kişilere bulaşmasını önlüyoruz. Bu ilk sosyalliktir.

Kuşkusuz yükü tek başına bireyler üstlenemez. Bu noktada kamu otoritelerinin izleyecekleri mücadele programı da önem kazanıyor. Mücadele programı, kaynakların kimler için ve nasıl kullanılacağına dair siyasal tartışmadan bağımsız değil. Bu köşede ısrarla “kaynaklar halk için kullanılsın” diyoruz. Öyleyse ikinci sosyallik şimdi daha da zorunlu: Sosyal devlet.

Neden? Çünkü bu virüs, sağlık harcamalarına yeterince para ayıramayacak, sosyal güvenceleri bulunmayan, geçim darlığı yaşayan, çok çalıştığı için yeterince dinlenemeyen, sağlıklı uyku uyuyamayan, tek yanlı beslenen ve bu nedenle beden direncini güçlü kılamayan halk çoğunluğunu daha fazla tehdit ediyor.

Neler mi yapılabilir? Okullar tatil edildi, ama artık çoğu anne ve baba eşzamanlı çalışıyor. Mutlaka anneye ya da babaya ücretli izin verilmesi sağlanmalı. 

Geçim sıkıntısı yaşayan emeklilerimiz ikinci iş arıyor; başka işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Sosyal mesafe koymaları zorlaşıyor. Emeklilere mutlaka zam yapılmalı, vergilerden muaf tutulmaları sağlanmalı. Biliniyor ki bu virüs en fazla yaşlı nüfusu etkiliyor.

Hijyen önemli; ama herkesin bu ürünlere eşit oranda ulaşması zor. Stokçuluk, karaborsacılık potansiyeline karşı mutlaka cezalar sıkılaştırılmalı. Özellikle temel temizlik maddelerine yurttaşların ucuz ve kolay erişebilmesi için devlet bir ihtiyaç/dağıtım ağı oluşturmalı. Aslında bir “dayanışma ekonomisi” oluşturmak için halkçı siyasetlere de büyük görev düşüyor.

Toplu taşımayı kullanmak, çalışan çoğunluk için bir zorunluluk. Seferler ve temizlik tedbirleri sıklaştırılmalı. Toplu taşıma korkusuna kapılan araba sahiplerinin arabaya yönelmesi ise trafiği ve hava kirliliğini artırıyor. Oysa tam da şimdi temiz havaya, sağlıklı solumaya ihtiyacı var şehirlerin.

Toplu taşıma demişken belirtmeden geçmeyelim: Özellikle kalabalık büyükşehirlerde hasta hisseden yurttaşların şehrin bir başka ucundaki şehir hastanesine gidene kadar toplu taşımada geçireceği süre risk barındırıyor, semt poliklinikleri ve devlet hastaneleri ilk test merkezi olarak yeniden donatılmalı, güçlendirilmeli. Sağlık hizmeti, fiziksel olarak da yurttaşa yaklaşmalı.

İtalya’da hastane yatak sayısı, yoğun bakım ünitelerinin kapasitesi daha fazla tartışılıyor. Sağlığı özelleştirme ya da kamu harcamaları içindeki payını düşürme, halk sağlığını tehdit ediyor. Sonuçta vaka sayısı çoğaldıkça, tedavi olanakları daralınca ölüm oranlarının da artma potansiyeli taşıdığı, İtalya örneği üzerinden sıkça anlatılıyor. Bu yüzden bu gibi salgınlara karşı yatak sayısını, bakım ünitelerini artırmak gerekiyor.

Virüsle mücadele için bünyemiz, bağışıklık sistemimiz güçlü olmalı. Oysa her şey ateş pahası. Et, süt, sebze, meyve. Çoğu insan yanlarına yaklaşamıyor. Rant ekonomisi, bir halk sağlığı sorununa dönüşüyor. Sosyal devlet, eşitsizlikleri gidermeli. Asıl şimdi ucuz, sağlıklı ürünlere ulaşmak için kooperatiflerin, tanzim satışların önü açılmalı. Seçim yatırımı mıydı her şey?

Sağlıklı bünye, yeterli uyku ve dinlenme de gerektirir. Geçinmek için çalışmak zorunda olan milyonlar var. Saatlerce yol, saatlerce mesai; yorgunluk, yetersiz uyku, bol stres. Yaygın bir sorun. Virüse karşı çalışma yaşamı tamamen ortadan kalkmıyor; ama mesai saatleri 6 saatle sınırlanabilir bu süreçte.

Bunlar, daha büyük toplumsal, ekonomik sorunlarla karşılaşmamak için, aynı zamanda önleyici tedavi kapsamında devletin alabileceği tedbirler, düzenleyebileceği meselelerdir. Devlet halk içindir; kâr zarar maliyet hesabıyla değil; kamunun faydasına göre hareket etmelidir. 

Kaynak mı yok? Kamuyu zarara uğratanlara karşı mücadele başlatmak; lükse, şatafata, kayırmaya doyamayanların iştahına set çekmek; vergi kaçıran zenginlere “buyurun, sıra sizde” demek, kaynak yaratmak için en hızlı adımdır. Kaynaktan bol ne var?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları