Yıllardır, kızımın yardımıyla açtığım, Twitter, Facebook ve Instagram adlı sosyal medya hesaplarım var...
Şimdiye kadar pek çok tartışmalı konuda tvit attım...
Aynı yerden emir aldıkları, aynı kalemden çıktıkları çok belli, noktasına, virgülüne kadar birbirinin kopyası olan saldırı ve küfürleri iyi bilirim ve bunlara pabuç bırakmam...
Çünkü ben Twitter’ı da, Facebook’u da eğitim amaçlı kullanıyorum:
Medyaya yeterince yansımayan ama kamu yararını ilgilendiren haberler, köşe yazarlarının çarpıcı makalelerinden örnekler veriyorum...
Gazete yazılarımın, televizyon programlarımın, imza günlerimin, konferanslarımın haberlerini ve içeriklerini buralardan bildiriyorum...
Kültürel, toplumsal, siyasal, ideolojik, bilimsel, ekonomik konularda, özellikle de tartışmalı alanlarda, elimden geldiğince, gerçekleri, doğruları, iyileri ve güzelleri anlatmaya çalışıyorum.
Kimi zaman gösterilen filmler, okuduğum kitaplar için, kimi zaman kamuoyunda herkesin tartıştığı bir siyasal konuda, kimi zaman yaşanan toplumsal sorunlar hakkında, kimi zaman da yaşamın, doğanın gerçekleri üzerine bilinmeyen ilginç, şaşırtıcı konularda iletiler yazıyorum.
Ama şimdiye kadar, hiçbir iletime, kamu ulaşım araçlarında insanı rahatsız eden ter kokusu ve bunu önlemek için temizlik gerektiği hakkında attığım tvit kadar ilgi gösterilmemişti.
Tviti attıktan bir gün sonra, iletinin görüntülenme sayısı 600.000’i (yazıyla altıyüzbini) geçmişti. Bunların çok büyük bir bölümü soruna parmak basmamı destekleyen, temizlik gerektiğini belirten yorumlardı.
Ama hiç de azımsanmayacak sayıda, beni halk düşmanlığıyla, seçkincilikle, benim gibi emekçinin terini mukaddes sayan bir yazarı bile emekçi düşmanlığıyla, hatta metroda yaşadığımı anlattığım olayı, “Sen metroya binmiyorsun ki” diye yorumlayarak, yalancılıkla suçlayan, tepkiler vardı.
Beni en çok şaşırtanları da ailemin kökeni ve Boğazda yalı sahibi olduğu konularındaki yalanlardı...
En çok bunlara şaşırdım, çünkü konuyla doğrudan pek ilişkileri de yoktu!
Küfür ve hakaretleri, küçümseyici, alaycı yorum yapanları engelledim elbette.
Ama bunları yapan hesaplara baktığım zaman, sahiplerinin iktidara yakın görüşleri savunan kişiler olduklarını fark ettim ve çok üzüldüm:
Çok üzüldüm, çünkü, siyasal kamplaşma, insanları, pislikten dolayı ter kokmayı savunacak, yıkanmayı, temiz olmayı önerenleri bile suçlayacak düzeyde bölmüş ve düşmanlaştırmış!

***

Bence örgütlü cehaletin egemenliği bile pisliği savunmamalı, temizliği özendirmelidir...
Çünkü bu, (bırakın düşman gördüğü aydınları ve muhalifleri) en azından, kendisini destekleyenlere karşı sahip olduğu sorumluluğun gereğidir!
DİREN TEMİZ HAVA...
DİREN TEMİZ İNSAN!