Kayıp Yüz(ler)

14 Ocak 2023 Cumartesi

Elçin Poyrazlar’ın son romanı “Kayıp Yüz”, intihar vakalarını araştırmak için cinayet masasından alınıp kızağa çekilen Suat Zamir’in, şüpheli bir ölümün izini sürerken saplandığı bataklığı anlatıyor. Çocuk denilecek yaşta genç bir kız intihar etmiş, aynı yaşlardaki arkadaşı ise ortadan kaybolmuştur. Bu sırada Emniyet’e gelen bir kadın, “Kocam beni öldürdü” der. Bu tuhaflığın ortasında Suat Zamir, eril bir iş alanında çalışan polis olarak var olmaya çabalarken hem kadınlığını sorgular hem de birbiriyle bağlantılı iki ayrı olay dizgesinin ortasında bulur kendini. En önemlisi çocuk denilecek yaştaki genç kızların yurtlardan nasıl kaçırıldığını, cinsel olarak nasıl pazarlandığını içimiz ürpererek okuruz. Sistem içine konuşlanmış şebekemsi yapıların iktidarla olan ilişkisini de sorgularız. 

Elçin Poyrazlar, klasik polisiyenin dışına çıkarak bir kadının mesleğindeki sıkışmışlığını gözler önüne sererken, aynı zamanda toplumun hassas olduğu çocuk istismarının sistemin içine sızmış kimi odaklarla hareket ettiğini gösteriyor bize. Bir yandan da artık bir sektör haline dönüşen güzelliğin kadın bedenindeki sunumunu da bir başka cinayet ortaklığı üzerinden tartışmaya açıyor. Bunların her biri son derece tartışmalı ana başlıklar... Ancak çocuk istismarının yurttan kaçan çocuklar üzerinden sorgulanması son günlerin gündem olan haberlerinden biriyle örtüşmesi anlamında büyük önem taşıyor.  Ülkemizde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın sitesinde yer alan veriye göre devlet koruması altında 13 bin 302 çocuk bulunuyor. Ancak, geçtiğimiz günlerde kamuoyu yargıya da intikal etmiş bir olayla sarsıldı.  Bu çocukların sık sık yurttan kaçtıkları, uyuşturucu şebekelerinin eline düştükleri, para karşılığı pazarlandıkları savcılık raporlarında yazıyordu. Bir anlamda Elçin Poyrazlar’ın “Kayıp Yüz”üyle, mahkeme dosyalarından sızan yüzler örtüşüyor, hayat kitaptan, kitap da hayattan akıyordu. 

Aslına bakarsanız, Avrupa Birliği’nde 2000’li yılların başında yapılan araştırmalarda her beş çocuktan birinin cinsel şiddet ve istismara maruz kaldığı belirlendi. Bu büyük soruna çözüm üretmek amacıyla 2007 yılında Avrupa Konseyi üye devletleri bir araya gelerek İspanya’nın Lanzarote kentinde, “Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni, kısa adıyla “Lanzarote Sözleşmesi”ni imzaladı. Bir anlamda en geniş kapsamlı uluslararası anlaşma bu... Sözleşme Avrupa’da 2010 yılında yürürlüğe girmiş; Türkiye ise 10 Eylül 2011 tarihinde imza koymuş. “Lanzarote Sözleşmesi”, cinsel sömürü ve istismara ilişkin riskler ve çocukların kendini nasıl koruyabilecekleri, nasıl yardım isteyebilecekleri konusunda eğitimi devletlerden talep ediyor. Hatta çocuklar için, “sanal ayartma” kavramını da suç olarak kabul eden ilk uluslararası yasal metin. Ancak ülkemizde sözleşmenin uygulanması konusunda yeterli çalışmanın olmadığını, olsa da kamuoyuna yansımadığını söyleyebiliriz.  

*

Belediyeler, bu anlaşmanın ürünü olan, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi tarafından hazırlanan “Çocuğa Karşı Cinsel Şiddetin Durdurulması için Yerel ve Bölgesel Yönetimler Anlaşması”na başvurabiliyor. Bu anlaşmanın yerel yönetimlere yüklediği sorumluluklar, daha çok aile ve çocuğun bilgilendirilmesine yönelik kampanyaları kapsıyor. Şu ana kadar ülkemizde yedi belediye, “Lanzarote Anlaşması”nı kabul ederek meclisinden geçirmiş durumda: Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Büyükçekmece Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, İzmit Belediyesi, Seferihisar Belediyesi, Keçiören Belediyesi, Çiğli Belediyesi. Bu anlamda İzmir Çiğli Belediyesi bünyesinde “Çocuk Hakları Birimi” ve “Çocuk Hakları Komisyonu” da kurulmuş. İlyas Aydınalp olağanüstü bir enerjiyle öncülüğü üstleniyor. Bazen diyorsunuz ki bu ülkede geleceğimiz ve çocuklarımız için çırpınan o görünmez kahramanlar iyi ki var.

*   

Yoksa romanlardan yaşama sızan kayıp yüzler, gün geçtikçe çoğalacak.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları