Orhan Kemal’in evi müze olsun!

Orhan Kemal’in evi müze olsun!

30.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Orhan Kemal, Demokrat Parti iktidara geldikten bir süre sonra Adana’dan İstanbul’a gitmek, ekmeğini orada kazanmak için gözünü karartır, evinin eşyasını satarak yol parası yapar. 1950 yılının 17 Nisan’ında eşi ve çocuklarıyla İstanbul’a varır. Önce Sirkeci’de ucuz bir otelde kalırlar. Sonrasında da hapishane arkadaşı İzzet evini açar. Sekiz kişilik bu büyük aile ancak üç ay misafir edebilir onları. Bu sırada iş aramaktadır. Ancak zaten cezaevinden çıkmış, mimli bir adam için aş derdi büyük, iş ise sınırlıdır. Cumhuriyet gazetesinde Nuriye Öğütçü, 23 Haziran 1970 tarihli röportajında, Raşit, çoğu zaman yürüyerek giderdi Babıali’ne. Yakacağımız yoktu, Adana’dan getirdiğimiz pompalı gaz ocağı ile ısınmaya çalışarak geç saatlere kadar oturur, çalışırdı. Hikâyelerini satabiliyordu artık. Fakat o kadar az para veriyorlardı ki çoğu zaman ev kiraları birkaç ay birikirdi. Sonra onu ödeyeceğiz diye çırpınır dururduk. Çok zor günlerdi” diyecektir. Aile önce Fener'e, sonra Unkapanı’na taşınır. Unkapanı’ndaki bu evde yıllar süren sıkıntılı dönemlerde Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği, Arka Sokak, Kardeş Payı, Devlet Kuşu, Eskici ve Oğulları ve Gurbet Kuşları yazılır. Buna karşın geçim sıkıntısı çok büyüktür. 1963 yılında Fikret Otyam’a yazdığı mektupta şunları diyecektir: “Bu satırları sabahın beşinde buz gibi odamda yazıyorum. Ne odun ne kömür alacak para var. Borç, borç, borç. Tek iş yok. Ne film senaryosu, ne roman teklifi. Bu hiç de layık olmadığım yoksul hayata ne zamana kadar tahammül edeceğimi bilmiyorum!” 

***

Bir iki haftadır Orhan Kemal’n oğlu Işık Öğütçü, sosyal medyadan ailesinin uzun yıllar yaşadığı evin satılığa çıkarıldığını duyuruyor ve “Doğduğum bu evi geçmiş yıllarda almak istedim. Ancak o zamanki sahibi satmayı düşünmediğini belirtti. Şimdiyse alma imkânım yok” diyor ve ekliyor: “Bu evin dünyadaki koruma örneklerinde olduğu gibi geleceğe taşınması gerekir!" Mekân, her zaman insan ruhuyla değerlenir. Mekânın ruhu, yerin anlamı, her dönemde kimi anlayışların korkulu rüyası olmuştur. Mekân taşıdığı politik anlamın gücüyle anımsanır bazen. Öyle ki yerlerin anlamından korkan iktidarlar, ötekileştirir, tahrip eder, yok etmenin öfkesini intikama dönüştürür, hıncını yapıdan, ağaçtan, anıttan, yani toplumsal belleğe kattığı ne varsa ondan almaya başlar. Orhan Kemal gibi büyük bir yazar ise politik anlamın gücünü bize yazdıklarıyla sunan eşsiz bir bellektir. Dünyanın hemen her yerinde onun gibi büyük yazarların yaşadığı mekânlara sahip çıkılır. Müzecilik, edebiyatla olan büyük bir ortaklığa dönüşür. Böylece kimi zaman geçmişle olan hesaplaşma son derece sağlam bir biçimde yapılırken, yazarın o yerle ve çevresiyle ilişkisine dair büyük değinilere imkân sağlanır. Orhan Kemal’in de eserlerine yansıyan mahalle kültürünü, oturduğu kahvedeki insanları, sokaklarını tam da böyle bir sahip çıkma üzerine koruma altına almak gerekir.

***

Orhan Kemal’in “Bereketli Topraklar Üzerinde” romanında, üç kafadar; Yusuf, Ali ve Hasan, Çukurova’ya doğru kıvrıla kıvrıla yol alan trenin penceresinden meraklı gözlerle bakarken para kazanma düşleri kurmaktadır. Trende tanıştıkları Veli, şehri onlardan önce keşfetmiştir. Patozda çalışmış, ağanın sömürüsünü görmüş, işçilerin örgütlü eylemine tanık olmuştur. Veli üç arkadaşa insan öğüten canavar patoz makinesinin “ejderhalar gibi soluduğunu” anlatır: “Bir tarihte, patozda çalışıyoruz. Patoz, eski patoz. Dört buçuk ayak, kırk beş kişilik. Lakin ırgat başı kansız mı kansız. Şu kadarcık merhamet arama!” Romanın başında Pehlivan Ali, Veli’nin anlattığı patozu gözünde canlandırmaya çalışır. Onun devasalığına hem hayret eder hem de güler, geçer. Ancak patozla çalışmak, Çukurova’nın kırk derece sıcağında saatlerce saman tozunun içinde nefes almadan kalabilmek zor iştir. En küçük hatada insan kendini makinenin bıçakları arasında bulabilir. Aradan epey zaman geçmiştir. Pehlivan Ali de çalışan işçilerden biri olmuştur. Tam bu sırada patozdan çatırtı gelir ve derin bir sessizlik olur. Pehlivan Ali bacağını kasığına kadar makineye kaptırır. Ağa ise onu hastaneye götürmek yerine kaçmayı tercih eder. Pehlivan Ali’nin, makinaca belirlenen trajik sonu, kağıt para karşısında insan hayatının hiçbir değeri olmadığını gösterir bize.

***

Biz Orhan Kemal gibi büyük yazarlarımızın hayatlarını bozuk para gibi harcarken onları patoz makinasında öğütmekten çekinmedik. Bugün hiç olmazsa onların mirasına sahip çıkalım: Orhan Kemal’in uzun yıllar yaşadığı ev müze olsun! Geçmişin anılarına ve yazarın hayatına bir balyoz daha inmesin!

Yazarın Son Yazıları

Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025