‘Emperyalizm canavarı’

19 Ağustos 2021 Perşembe

Afganistan’da Taliban’ın zaferi ve göçmenler sorunu etrafında yine olup biteni emperyalizmin oyunlarıyla açıklama eğiliminin güçlenmesi, bana, Alain Lipietz’in 1980’lerde doktoramı yazarken okuduğum “Imperialism or the beast of apocalypse” başlıklı makalesini anımsattı. Lipietz’in, dünya ekonomisinde başlayan yeni şekillenmeyi, yeni sanayileşmekte olan ülkeleri vuran borç krizini, emperyalizmin oyunlarına bağlama eğilimini eleştirdiğini anımsıyorum.

DIŞ DİNAMİK VE İÇ DİNAMİK SORUNU

1980’ler kapanırken, sosyalist hareketin küresel çapta geri çekilmesiyle birlikte, “emperyalizmin” yerini, her kapıyı açan bir anahtar olarak “küreselleşme” kavramı aldı. 

Küreselleşme de emperyalizm gibi, kapitalizmin kriz döneminde güçlenen bir eğilim olarak yadsınamaz bir gerçekliğe sahip. Sorun, ülkelerin yaşadığı dönüşümler, felaketler, iç dinamikler yadsınarak, salt dış dinamiklere atıfla açıklanınca ortaya çıkıyor. Dış dinamiklere atfedilen belirleyicilik, felsefi bağlamda Tanrı düşüncesiyle buluşmanın ötesinde hem söz konusu ülkede, “dış” dinamiğin etki yapmasının önünü açan, hatta onu çağıran iktidar ilişkilerinin hem de ülke içindeki dönüştürücü güçlerin üzerini örtüyor: Bir bağımlı ülkede, yerel kapitalizmi bir kenara koyarak emperyalizmi konuşmaya çalışanlar, egemen sınıfı gizliyor, emekçi sınıfları ve solu iktidarsızlaştırıyor. 

Kapitalist emperyalizm günlük yaşamda, tek tek ülkelerin eylemlerinde kendini gösterse bile, küresel kapitalizmi düzenleyen bir sistem olarak işliyor. Bir hegemonyacı gücün değişmesi, bu durumu değiştirmiyor. Hegemonya adayları arasındaki rekabet, karşımıza “Kimin düzenleme modeli başat olacak” sorusu biçiminde çıkıyor. Her ülkenin ekonomik sistemi de kapitalist dünya sisteminin bir parçası olduğundan, kapitalist emperyalizmin (işgal ve sömürgecilik dışında) etkileri de kendilerini, ülke içindeki kimi sınıfların ekonomik, siyasi hatta kültürel projelerinin gerçekleşmesi olarak gösteriyor; Lipietz’den en az on yıl önce formüle edildiği gibi “içsel bir olgu” olarak!

EMPERYALİZM VE AFGANİSTAN

Afganistan’ın ekonomisi de kapitalist dünya sisteminin bir parçası ve orada da “iç dinamik” ile “dış dinamik” arasında süreklilik var. Bu nedenle, ABD’nin Afganistan’dan çıkışını, emperyalizmin bir yenilgisi olarak okumak eksik, Taliban’ın bir ulusal bağımsızlık getirmesini beklemek yanlış olur.

ABD, Council on Foreign Relations’un bir araştırmasına göre, 20 yılda Afganistan için 2 trilyon dolara yakın harcama yaptı. Bu dolarlar, ABD silah sanayiini, özel savaş şirketlerini, bu sektörlerin küresel çapta ileri-geri bağlantılarını, kültür endüstrisinin Afganistan temalı projelerini (filmler, kitaplar, akademik araştırmalar), bu dolarların dolaşım ve tüketimini düzenleyen finansal kurumları, uluslararası uyuşturucu kartellerini, genelde küresel sermaye birikim sürecini destekledi. 

Taliban, ülkenin iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunları aşarak bir “Emirlik” kurmayı başarsa bile, Afganistan ekonomisini, 1-3 trilyon dolar değerinde olduğu hesaplanan doğal kaynakları işletmek için dünya ekonomisinden finansman, bilgi ve teknoloji ithal etmek için “dış dinamikle” buluşmaya, “sürekliliği” sağlamaya çalışacak.

ABD, Rusya ve Çin, Taliban’ın Afganistan’ı uluslararası sermayenin kullanımına açmasını bekliyor. Ancak Taliban rejiminin önce istikrar kazanması, bunun için de nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan, aşiret ilişkileri içinde yaşayan kırsal sınıfların temel gereksinimlerini karşılaması; Tacik, Özbek ve Hazara, Beluci, Aymak, Pamiri gibi etnik gruplardan aşiretlerin kır ve kent nüfusunun rızasını alabilmesi gerekiyor. Nüfusun en azından yarısını oluşturan kadınların üzerindeki baskıların yaratması olası tepkiler, Şeria uygulamalarının, Pashtunvali (kökü İslam öncesine giden töreler) ve Jirga (aşiretler konseyi) ile çelişme olasılığı da var. 

Taliban’ın, dini ve aşiret değerlerini temsil ediyor olsa bile, ideolojik yapısı, örgütsel becerileri bu karmaşıklığı yönetecek kadar esnek değil. Taliban’ın kendi içinde de ABD, Çin, Rusya gibi ülkelerle, El-Kaide, İSİS gibi yapılanmalarla kurulacak ilişkiler konusunda bir uyumsuzluk olduğu aktarılıyor. Afganistan’ın iç dinamikleri bize “istikrar beklemeyin” diyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları