‘Eskiden hiçbir şey yoktu’. Peki, ya yarın…

08 Temmuz 2021 Perşembe

Ülke içinde, MAFYA dedikoduları, ekonomik kriz, işsizlik, yoksulluk ve bu yüzden artan intihar vakaları... Devletin açıkladığı verilere inanmak zor. Hangi ekonomi politikasının uygulandığı belli değil. Kadın cinayetleri artmaya devam ediyor. Rejim, kendi içinde fraksiyon savaşlarına, Saray entrikalarına batmış durumda; toplumsal desteği de hızla eriyor. 

Ülke dışında diplomatik fiyaskolar, birbiri ardına “U” dönüşü çabaları, dünkü “düşmanların” kapısı önünde beklemeler. Eski “dostları” şarampole atmalar. Ve tabii İstanbul Sözleşmesi skandalı. Derken, yeni dış kaynak bulmak için ülke evlatlarını kanlı maceralara sürükleme hazırlığı ve yabancı bankaların avukatlığına soyunmalar. 

Bir gün seçim olursa ne yapacak?

Peki, bu manzara karşısında, hele erken seçim talepleri yükselirken rejimin tutumu ne? Eleştirilere cevap vermeye, eriyen toplumsal desteğini yeniden kazanmaya çalışıyor mu? Seçmene nasıl bir gelecek vaat ederek oy isteyecek? 

Gerçek şu ki yarın seçim olsa, rejimin partisi AKP, seçmene geleceğe yönelik ekonomik, siyasi alanda somut bir şey vaat edecek durumda değil. O nedenle, geçmişe ilişkin aslı astarı olmayan hikâyeler üretiyor: “Eskiden o yoktu şimdi bu var”. Onu da biz yaptık bunu da. Kimi zaman, “Eskiden evlerde buzdolabı, fırın mı vardı?”, “Ambulansları köpekler çekiyordu” gibisinden absürd düzeye ulaşan bu hikâyeler yetmiyor, bugüne geliyoruz: Dünya bize imreniyor, dünyada aşı parayla bizde bedava, en ucuz benzin bizde… 

Ben, bu çaresizliğe bakarak sevinemiyorum. Çünkü, devlet ve medya gibi şeyler, paramiliter “özel güvenlik şirketleri” var ve bunlar liderle “Bir”leşmiş durumda.

Rejimin partisi ve lideri, toplumsal sorunları çözmeye, kaybettiği seçmeni kazanmaya yönelik bir program geliştirmeye çalışmıyor ama bir taraftan sürekli geçmişi vurgularken diğer taraftan disiplin ve cezalandırma araçlarını güçlendiriyor; yasaları her gün biraz daha anlamsızlaştırıyor; güvenlik güçleri her gün biraz daha hoyratlaşıyor. Liderin iradesi yasanın, sözü de gerçeğin yerine geçiyor. Bu, rejimin en bağnaz taraftarlarının “öteki” nefretini derinleştirmenin, onları çatışmalara hazırlamanın yoludur. Bu yola giren ülkeler, bir süre sonra kendilerini bir iç savaş ortamında bulabilirler. Bugün Türkiye’nin böyle bir ortamdan uzak olduğunu kim kolaylıkla söyleyebilir?

Soros’un kulakları çınlasın

George Soros, 2002 yılının mart ayında Sabancı Üniversitesi’nde, yaptığı bir konuşmada, “Türkiye’nin … en iyi ihracat ürünü ordusudur” demişti. Siyasal İslamın AKP rejimi, bu saptamayı benimsedi. Suriye macerasıyla başladı, Afganistan’a, Libya’ya kadar gitti. Ancak ortada somut bir diplomatik başarı yok. Ekonomik bilançoyu ise bilemiyoruz; malum devlet sırrı. 

Libya’da hem yerel siyasi aktörler hem de ABD ve AB tarafı, tüm yabancı güçlerin ülkeden çıkmasını istiyor. Rejim asker ve kiralık asker kavramlarıyla oynayarak mızıkçılık etmeye hazırlanıyor. Kısacası bir fiyasko daha gündemde. ABD ve NATO Afganistan’dan çıkıyor. Rejim ise “Herkes gider Mersin’e biz gideriz tersine” misali, gözünü karartmış, Afganistan’da en stratejik noktası, Hamid Karzai Havaalanı’nın güvenliğini üstlenmeye talip.

Afganistan rejimi dağılmaya başladı bile. Gelen haberlere göre Afganistan devletinin askeri, polisi, silahını, çoğunlukla da ağır silahları alıp Taliban’a katılıyor. Büyük olasılıkla kısa bir iç savaştan sonra, Taliban yeni rejimi kuracak. Peki, o son derecede stratejik havaalanına, onu korumaya kalkacak güçlere ne olacak dersiniz? 

İki olasılık var: Ya Taliban’a biat edip, süklüm püklüm ülkelerine geri dönecekler. Ya da… Düşünmek bile istemiyorum ama aklıma emperyalizmin şairi, Rudyard Kipling’in Afganistan seferini düşünerek yazdığı şiirindeki satırlar geliyor: “Yaralanıp da Afgan ovasında kaldığında /Kadınlar kesmek için bıçaklarıyla geldiğinde / Tüfeğini al ve beynini patlat/ Tanrına bir asker gibi git … Kraliçenin askeri…”.

Boşuna mı “imparatorlukların mezarlığı” demişler o topraklara. Rejim bu mezarlığa gitmeye hazırlanıyor ve ecdadı gibi çocuklarını kumarda masaya sürüyor. Peki, bu çocuklardan ölenler olursa, kimin askeri olarak gidecekler tanrılarına? 

Belki kötümserim ama gerçeği kavramadan önlem alınamaz, içerdiği felaketler engellenemez, umut yeşeremez!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları