Su, gıda, göç: Avrupa Birliği’nin geleceği karanlık!
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Su, gıda, göç: Avrupa Birliği’nin geleceği karanlık!

04.11.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Küresel su krizi, gıda güvenliğini ve toplumsal istikrarı ciddi şekilde tehdit eden büyük bir sorun haline geliyor. Son raporlara göre küresel tatlı su talebi 2030 yılına kadar arzı yüzde 40 oranında aşacak, önümüzdeki 25 yıl içinde dünyanın gıda üretiminin yarısından fazlası, artan su kıtlığı nedeniyle risk altında (The Turning the tide, Mart 2023; The Economics of water, Ekim 2024) İklim değişikliği; kuraklıklar, seller ve ekosistemlerin yok olması gibi sorunları daha da kötüleştirirken özellikle Küresel Güney’deki birçok bölge su kıtlığı ile karşı karşıya. Bu durum, yaşanmaz hale gelen koşullar nedeniyle kitlesel göç hareketlerini tetikliyor. BM, Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, geçen yıl 114 milyon insanın savaş, şiddet ve zulüm nedeniyle yerinden edildiğini bildirdi. Bu sayı bu yıl sert bir artışla 130 milyon kişi olarak yenilendi. 

Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya, bu çevresel zorluklardan en fazla etkilenen bölgeler arasında yer alıyor ve bu bölgelerden gelen göçmenler, daha iyi yaşam koşulları aramak amacıyla yurtlarını terk ediyorlar. Özellikle Sahel ve diğer bazı Afrika bölgeleri, toprak ve su kaynaklarının tükenmesi nedeniyle milyonlarca insanı göçe zorlayan bölgeler olarak öne çıkıyor. 

GÖÇMENLER VE FAŞİSTLER

Kapitalizmin yapısal krizi ile iklim krizinden, gelişmiş ülkelerde aşırı tüketimden kaynaklanan su ve gıda krizleri kesişmeye başlayınca, son 20 yılda, çevresel felaketlerden kaçan mülteciler ve göçmenler için Avrupa önemli bir sığınak oldu. Bu durum, sermayeye ucuz içgücü sağlarken Avrupa Birliği üye ülkelerinin bütçeleri üzerinde ve vatandaşlarının günlük yaşamları üzerine yeni siyasi, kültürel baskılar getirdi. Göçmen karşıtı ırkçı faşist partiler Avrupa siyasetinde giderek güçlenmeye başladılar. Almanya’daki Alternatif für Deutschland (AfD) ve Avusturya’nın Özgürlük Partisi (FPÖ) gibi aşırı sağ partiler, göç korkularını siyasette başarıyla kullanarak önemli kazanımlar elde ederek Avrupa’nın siyasi dinamiklerini değiştirmeye başladılar (“Aşırı Sağın Seçim Kazanımları Avrupa’yı Nasıl Değiştiriyor?”, CFR, 15/10/ 2024) 

Su, gıda sıkıntısı çeken bölgelerden gelen göç hareketleri, Avrupa’da Avrupa Birliği karşıtlığı ve yabancı düşmanlığını körüklüyor. Aşırı sağ partiler, göçü ulusal egemenlik için bir tehdit olarak göstererek sınırların kapatılmasını ve daha sert sınır dışı politikalarının uygulanmasını savunuyorlar. Avusturya ve Almanya’da son seçimlerde kazanılan başarıların, Polonya Başbakanı Tusk’ın, “Atık göçmen almayacağız” açıklamasının gösterdiği gibi göç karşıtı platformlar, merkez partiler arasında bile yaygınlaşıyor (“Göçmen karşıtlığı ana akıma olmaya başladı”, Wall Street Journal, 14/10/24). 

QUO VADİS AB?

Irkçı faşist partilerin AB siyaseti içinde artan etkisi, Avrupa Birliği’nin geleceğini tehdit ediyor. Göçmenlere yönelik insani yardım ve göç politikaları konusunda geleneksel AB duruşunu sarsmaya çalışan bu partiler, AB karşıtı bir duruş sergileyerek birliğin işleyişine zarar verebilecek adımlar atıyorlar. 

Göç krizi devam ederken kuzeydeki zengin ülkeler, örneğin Almanya ve Fransa, daha fazla mülteci alımına karşı çıkarken İtalya ve Polonya gibi Güney ve Doğu Avrupa ülkeleri ise sert sınır kontrolleri uyguluyorlar. Bu durum, AB içinde derin bölünmelere neden oluyor ve ortak bir göç politikası geliştirilmesini zorlaştırıyor. 

Özetle, küresel su krizi ve göç dalgası, Avrupa’daki siyasi manzarayı önemli ölçüde etkiliyor. İklim değişikliği devam ettikçe bu göç hareketlerinin artması bekleniyor. Bu sırada kapitalizm, göçün temel nedenlerini -örneğin çevresel bozulma ve su kıtlığı- ortadan kaldırmak için gereken kaynakları ayırmaya niyetli görünmüyor. Kapitalizm bu tutumunu koruyabilmek için faşist partilerin siyasi desteğine giderek daha fazla gereksinim duyuyor. 

2025 AB seçimlerine doğru ilerlerken göç, iklim değişikliği ve faşist hareketlerin artan etkisi, Avrupa’nın geleceği üzerindeki en önemli tartışma konularından biri olmaya devam edecek. AB’nin bu krizlere vereceği yanıt, birliğin güçlü, işbirlikçi bir yapı olarak devam edip etmeyeceğini ya da ulusalcılık ve parçalanma ile karşı karşıya kalıp kalmayacağını belirleyecektir.

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025