Erol Manisalı
Erol Manisalı erolmanisa@yahoo.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Açılım, Katılım ve Dönüşüm

01 Nisan 2013 Pazartesi

“Kürt meselesi” üzerindeki “çözüm süreci” 1991’den beri, “reel politikanın” belirlediği bir sürecin içinde adım adım yürütülmekte ve ilerlemektedir.
- 1991’de Çekiç Güç ile başlayan fiili durum, Kuzey Irak Kürdistanı’nın bugünkü noktaya gelmesinde gerekli altyapıyı hazırlamıştır.
Bugün Irak Kürdistanı’nda yalnız ABD ve Avrupa firmaları değil Türk şirketleri de kolları sıvamış,
“mamur” bir Kürdistan’ın inşası için, hem de kâr ederek faaliyet gösteriyorlar; Ankara, Irak Kürdistanı’nın petrolünün değerlendirilmesi ve Akdeniz’e ulaşmasında etkili olmaktadır.
- Suriye’deki Arap Baharı yalnızca Şam’ı Tahran’dan koparmak için değildir;
“Suriye Kürdistanı” da hazırlanmaktadır.
- Güneydoğu Anadolu, 22 Mart
Öcalan mesajı ve Diyarbakır mitingi ile geri dönülemeyecek bir sürecin içine girmiştir.
- Ankara ile Kürt tarafı arasındaki diyalog ve görüşmeler, ABD ve AB tarafından da desteklenerek belli bir noktaya getirilmiştir.
- BDP ve yerel yöneticilerle Erbil arasında diyalog sağlıklı bir biçimde yürüyor.
- AKP hükümeti, Kürt sorununun çözümünde başlattığı girişimlerle ABD ve AB’den destek aldı. İsrail ise fiilen çok etkili olmasına karşın kendisini geri planda tutuyor. Ancak masanın altı ile üstü kaçınılmaz olarak yakınlaşmak zorunda; Tel Aviv’in Ankara’dan özür dilemesi bunu açığa çıkardı.
Ankara ile İsrail arasında Kürt sorunu konusundaki yakın ilişki, gün ışığına çıkmak zorunda.
- Kürt sorunundaki yeni diyalog açılımı, CHP’den de dolaylı destek almış durumda. ABD, AB ve Türkiye içinde geniş bir kesimin destek verdiği bir noktada CHP karşı çıkamazdı.

\n

Ve çözümün koşulları

\n

Diyalog ve çözüm konusunda içerden ve dışardan büyük destek var. Sorun, “nasıl bir çözüm” konusunda düğümleniyor;
- Kimilerine göre bu uzun bir süreç olacak.
“Hele bir başlasın, gittiği yere kadar gider” diye değerlendirenler “başlamanın, kendi dışsallıklarını yaratacağına inanıyorlar”. Bu aslında, yabana atılamayacak gerçekçi bir trenddir.
- Kimileri ise Kürt kimliği ve milliyetçiliği yerine İslami şemsiyeyi öne çıkarmaya çalışıyorlar. Bu ise geçiş döneminin geçici enstrümanı.
Tabii olaya bir de devlet ve hükümet politikaları açısından bakanlar var. Eğer federal yapı ve özerkliğe altyapı hazırlayacak bir anayasa kabul edilirse Cumhuriyetin temel niteliklerinde önemli değişiklikler ortaya çıkacaktır. Cumhuriyetle, Lozan’la kavgası olan kimi çevreler yeni bir yapılanma istiyorlar.
- Daha önce defalarca yazdığım gibi
“Kürt faktörünü, Arap, Fars ve Türk faktörlerinin (oluşumlarının) yanına ayrı bir güç olarak yerleştirmek” kimi küresel ve bölgesel güçlerin işine gelmektedir. Bu da onların penceresinden yadırganmaması gereken bir bakış açısıdır. Uluslararası ilişkilerin odağında, güç ve iktidar kavgası vardır.
Bugün Türkiye kamuoyunda barışın sağlanması konusunda oldukça güçlü bir paydanın oluştuğunu görüyoruz. Sadece, barışın koşulları konusunda önemli görüş ayrılıkları bulunuyor. Türk ve Kürt unsurları birleştirici, ülkenin bütünlüğünü bozmayan bir süreç geniş bir kesim tarafından destekleniyor.
Sorun barışın, bu koşullar altında sağlanıp sağlanamayacağında yatıyor. Sağlanması, en büyük umudumuz ve beklentimiz.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları