Evin İlyasoğlu
Evin İlyasoğlu evini@boun.edu.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kadife sesler

16 Aralık 2020 Çarşamba

Peter Sellers’ın Chance the Gardner olarak canlandırdığı “Being There” filmini anımsar mısınız? Bu günlerde eve kapalı yaşarken, onun gibi yabancıyız sokaklara.

Beni bu “online” konserler de kesmiyor. Sanatçının nefesini aynı ortamda duyamamak, o anı yaşayamamak, tutsaklık duygusuna benziyor. İyi ki kendimizi oyalayacak işlerimiz, okuyacak kitaplarımız, dinleyecek müziğimiz var. Zaman zaman kendime bir tema yaratıp onun peşinden, tarihin derinliklerine doğru yol alıyorum.

Eski dönemin müziği, kadın sopranoların sahneye çıkamadığı 15. ve 16. yüzyıllardaki kastratlar için bestelenen şarkılarla dolu. Zamana damga vurmuş kastratların ses rengine göre bestelenen eserler kadife gibi: Mozart’ın, ses rengine âşık olduğu, zamanın ünlü kastratı Venanzio Rauzzini için bestelediği moteti dinliyorum. Sonundaki Hallelulia’da gökyüzüne doğru hafifliyorsunuz! Idomeneo operasındaki kralın oğlu, sonradan kral olan genç Idamantes’in kastrat rengindeki sesi mitolojiyle müziği birleştiriyor. 18. yüzyılda castrati sayısı pek çok ve onlar için yazılmış bir o kadar da şarkı var. Genelde mitolojik konuların operaya egemen olduğu dönem. Mitolojinin gerçeküstü öyküleriyle castrati’nin gerçekdışı yaşamları birbirine koşut. Opera seria’daki sanatçı kadrosunda bazen birden fazla kastrat var.

İlginç olan castre edilmiş çocuklardan müziğe yatkın olanlar küçük yaşta ayrılır ve uzun yıllar boyunca nefes kontrolü eğitimi alırlarmış. Onlara has olan ünlü ajilitelerini (çabuk söyleme tekniği) de göğüs kafesinin genişliği nedeniyle kolayca yaparlarmış. Mitolojik konulu operalarda bas sesler savaşçıları, bariton veya tenorlar tanrıları, boy-sopranolar (veya kastrati) âşık kadınları simgeliyor.

Henüz opera orkestrasının olmadığı dönemler. Genelde küçük bir topluluk uvertür ve perde arası için bestelenmiş müzikleri çalıyor, ama başköşede klavsen oturuyor. Çalgıların olmazsa olmazı klavsen. Klavsenci hem eşlik ediyor hem de o çağda henüz ortaya çıkmamış orkestra şefi yerine tempoları yönetiyor. Yanında bir başka sürekli bas olan viola da gamba var. Çeşitli borular (nefesli sazlar) resmigeçit gibi görkemli sahneleri temsil ediyor. Örneğin tanrı/ tanrıçalardan birinin veya kralın sahneye girmesini selamlıyorlar.

Dame Emma Kirkby’yi dinliyorum. Bugüne kadar sayısı bini geçen kaydı var. Eski müzik, zamanın şarkıları ve çalgıları üstüne derin araştırmalar yapmış bir müzikolog. Handel’in kutsal kantatlarını söylüyor. Duru, pürüzsüz, kristal gibi bir ses. Mutlaka zamanın bir castratı için bestelenmiş. Çalgıların girişinden sonra derinlerden duyulan Emma’nın sesi sanki karanlık bir kilise avlusuna güneş doğuyormuş gibi.

Emma Kirkby’yi yıllar önce Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall konserlerimize konuk etmiştik. Onunla uzmanlık alanı olan eski dönemleri konuşmuştuk. CD kayıtlarının her zaman canlı konserlerde yapılmasını yeğ tutuyordu. Ayrıca, bugün eski müzik icra ediliyorsa eşlikte piyano yerine mutlaka klavsen kullanılmalıydı. Konservatuvarlarda şan öğrencileri klavsen ile yetiştirilmeliydi. Klavsendeki süslemeler sesi, şarkı söyleme tekniğini etkiliyordu.

Tarihe daldıkça insan nice bilmediği inceliği öğreniyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları