Usmanbaş 101 yaşını selamlıyor

22 Aralık 2021 Çarşamba

İlhan Usmanbaş, hep yarına, hep ileriye bakan çağdaş bestecimiz. Çağdaş müziğimize katkıları, güzel Türkçesi, özenli öğretmenliği, hiç bitmeyen araştırmacılığı ve sevgili eşi soprano Atıfet Usmanbaş’a candan bağlılığı ile örnek alınacak bir insan. 28 Eylül 1921’de dünyaya gelmiş. Geçen pazar günü onun 100. yaşını kutladık. 100 yaş, artı yaklaşık üç ay. Bu demek ki artık 101 yaşının içinde ilerliyor. Halen yaşamını eşiyle birlikte Darüşşafaka Maltepe Rezidans’ta sürdürüyor. Süreyya Operası’nda yapılan bu kutlamayı da Darüşşafaka Cemiyeti düzenlemişti. Hele İlhan ve Atıfet Usmanbaş için PTT’ye hazırlatılan 100. yıl pulu çok yaratıcı bir armağandı. Cemiyetin yönetim kurulu başkanı Tayfun Öktem, müzikolog Prof.Dr. Feza Tansuğ ve Prof.Dr. Seyit Yöre’nin konuşmaları ardından İlhan Bey’in müziği başladı. Onun yıllar boyu birikmiş müzik kimliğini yansıtan ne kadar güzel eserler seçilmişti: 1945’ten 1985’e kadar kocaman bir gökkuşağı. Dahası bütün sanatçılar ne kadar özenli, ne kadar başarılı yorumladılar. Çağdaş müzik yorumlamak, hele bazı yapıtları ilk kez gün yüzüne çıkarmak ve bir de bestecisi karşınızda oturuyorsa ne kadar zor olmalı!

Evin İlyasoğlu ve İlhan Usmanbaş

20. yüzyıl müziği 1920’li yıllarda Viyana’daki üç bestecinin (Schönberg, Berg, Webern) getirdiği “atonal” (belli bir tona bağlı olmayan) akımla ortaya çıkmıştı. Artık müzikteki cümle yapısı belli bir noktadan başlayıp alıştığımız şekilde kapanış kadanzına doğru yol almıyor, herhangi bir noktada bitebiliyordu. Yorumcuların en önemli işlevi çalgıların veya kendi seslerinin tınılarını (ses renklerini) ortaya çıkarmaktı. İşte Usmanbaş da gençlik yıllarından başlayarak kendi müzik dilini aramış, yenilikçi söylemin içinde zaman zaman geleneksel Türk motifleri de ve çalgı renkleri de kullanmıştı. 

Piyanist Ece Demirci onun 1945 tarihli “Altı Prelüd”ünü çaldı. Ardından çellist Dilbağ Tokay ve piyanist Emine Serdaroğlu “Viyolonsel ve Piyano için Müzik” No.1 ve No. 2’yi çaldılar (1951-52). Soprano Ece İdil ve piyanist Metin Ülkü, Ece Ayhan’ın “Bakışsız bir kedi kara” kitabından bestelenmiş şiirleri (1970) seslendirdiler. Bu yapıtta bestecinin bilinçaltı akımını uyguladığı müziğine çok yakışan, tıpkı bir düş görürcesine düşsel sayıklamaları müziğe yansıtışını dinledik. Sanatçılar iyice teatral yorumlayarak besteci, yorumcu ve dinleyicinin oluşturduğu bilinçaltı üçgenini genişlettiler. FL-75, flüt için yazılmış, kısacık ancak derininde çok şey anlatan bir yapıt, flütçü Nihan Atalay tarafından çalındı. Dinletinin son yapıtı kemancı Özcan Ulucan tarafından çalınan “Keman için Partita”, Bach yılına armağan olarak 1984-85 yıllarında yazılmış, Barok biçiminde bir 20. yüzyıl söylemiydi.  

Evet, dinletimiz 1985 yılı ile bitti. Oysa Usmanbaş’ın kayıtlı yapıtları 2011’e hatta belki de bestecinin beyninde bugüne dek sürüyor. Yaratıcı insanı durduramazsınız. Bazen telefon konuşmalarımızda sorarım bugünlerde zaman nasıl geçiyor diye. “Huzurevinde zaman hep aynı. Aynı saatte kahvaltı, aynı saatte yemek, bazen koridorda dolaşmak, bazen büyük salona inip birkaç kişiyi görmek... bir ziyaretçimiz olursa çok seviniyoruz, onlarla dış dünyaya bağlanıyoruz. Ziyaretçimiz bir müzisyen ise o gittikten sonra, onunla konuştuğumuz yapıtlarımın notalarını açıp tekrar gözden geçiriyorum. Ve genç yaşımdaki nice bestemin cesaretini ‘yaramazlık’ olarak değerlendiriyorum.”

Ben de İlhan Usmanbaş için değişik dönemlerde üç kitap, bir dolu dergi yazısı yazmış, onunla radyo ve televizyon programları hazırlamıştım. Böylece Usmanbaş ailesinin yaşamıyla iç içe oldum. Usmanbaşlar benim de ailemin bir parçası oldular. İşte bu fotoğraf çekilmeden önce maskeleri atıp birbirimize sarıldık ve çekildikten sonra hemen maskeleri geri taktık. Bu toplantıyı düzenleyenlere teşekkürlerimizle.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları