Feridun Andaç

Değişimi anlamak, adlandırmak

09 Nisan 2024 Salı

Kuşkusuz her değişimin yasaları vardır. Yazılı olmayan üstelik. Yere, zamana, insana görelik her daim belirleyicidir burada.

Bazen, kaçınılmaz olan gelip kapınızı çalar. Farkındaysanız eğer, bunu algılama biçiminiz sizi/toplumu dönüştürebilir.

Değişim olmadan dönüşüm olmaz. Türkiye’nin mevcut siyasi iktidarı dönüşümü sağlayamadı. Onca tahribata, “Yeni Türkiye”, “ılımlı İslam” söylemlerine rağmen bunu başaramadı. Çünkü o “siyaset” için birey/insan yok, biat var. Bu da al-ver siyasetine endeksli.

Adam Phillips’in tanımıyla orada da “sıkışmışlık, bağımlılık, sabitlik ve durağanlık” vardır. Zira değişmek, dönüşmek değildir o kitlenin derdi; günü yaşamak, kolaycı yoldan elde etmek her şeyi.

Evet böylesi bir iktidarın gücü topluma ancak “aptallaşmanın cazibesi”ni sunabilir. Gidemediği otoyollar, binemediği araçlar, yaşayamadığı akıllı evler, göz alıcı AVM’ler bir anda her yanı pıtrak gibi sararak o aptallığın tutsağı bir güruh yaratıldı şunca zamandır.

“Artık yeter” diyen kitle, bu sürüden kopandır, bence! Yani “Değişim kaçınılmaz” diyendir. Kader ve kederi seçen değil, umudu ve geleceği hayal edendir.

'SON SEÇİM'İN GÖSTERGELERİ

Türkiye’nin “son seçim”i biraz da bunu bize göstermiştir. Öyle her şey bir gecede olup bitmiş değildir.

Bu bir süreçti. Toplumda sıkışan değişim enerjisi bir biçimde ortaya çıkacaktı. Üstelik her alanda bunun göstergeleri kendini göstermişti:

  • Enflasyon,
  • İşsizlik,
  • Yoksulluk,
  • Yaşama alanlarını daraltma,
  • Hukuksuzluk,
  • Dengesiz “büyüme”,
  • Göç,
  • Kibirli muhafazakârlık,
  • Derin çöküş/yozlaşma,
  • Yalan ve yolsuzluk,
  • Vasatlık...

Evet, bunların her biri toplumu değişime iten/zorlayan nedenler olarak okunabilir.

Seçim sonrası sabahı şu gerçeklikle uyanmıştık: Ferahlık ve umut.

Ve bir anda değişimden yana algımız farklılaşmıştı. Bu, “istenen” gerçekleşti değildi elbette; toplumun değişime işaretiydi atılan adımla, seçimle ortaya çıkan gerçeklikte gördüğümüz.

Halkın ve siyasi aktörlerin toplumu okuma biçimini de yansıtıyordu aslında. İstenen ise şuydu:

  • Liyakat,
  • Donanımlı insan,
  • Temiz toplum,
  • Unuttuğumuz "hafıza"nın geri gelmesi...

İyi insan/iyi vatandaş yetiştirebilme, çağdaş bir toplumu inşa etme umuduyla yola çıkılan “Cumhuriyet fikri”nin, modern toplum yaratabilme bilincinin kitlelere taşınabilmesi...

İşte bu noktada yerel yönetimin ne denli önemli olduğunu anlayabilme potansiyelinin toplumda yer etmiş olmasının bir göstergesidir bu değişim isteği.

Kibir/yalan/yolsuzlukla geminin yürütülemeyeceğini zamanın ruhu bize anlattı.

Bu, aynı zamanda toplumun kendisiyle karşılaşması/yüzleşmesidir.

Neler kaybettik sorusu en temel sorusu olmuştur.

Yaratılan yağma düzeninin ne tür yolsuzlukları, talanı, vasatlığı getirdiğini görebilmesi için “nitelikli”/“donanımlı” insanların ortaya çıkması gerekiyordu. Kıyıda durup, adeta tribünde seyreden yerine katılımcı olabilme bilincini kitlelere taşımanın, bir bakıma da sokağın sesini duyup, dilini yakalamanın bir sonucudur bize ferahlık/umut aşılayan.

Yaşadığımız değişim isteği bize “unutkan bakış”ımızı da hatırlattı.

Kaybedilenlerin ne olduğunu görmek/ bilmekle birlikte; “inşa”sını yarım/eksik bıraktıklarımızı:

  • Çağdaşlık düşüncesini,
  • İnsana dokunmayı,
  • Özgür iradeyi,
  • Sokağın rengini, Umudun bilincini,
  • Sevebilme gücünü,
  • Kendi olma bilincini,
  • Temiz havayı, Yeşil doğayı,
  • Yatay uygarlığın değerini,
  • Yerin hafızasını,
  • Toplumsal değerlerin gücünü...

Değişimin asıl nereden başlaması gerektiğini bize anlatan insan hikâyelerinin ne denli önemli olduğunu gösteren asıl “seçim”lerimizi nasıl/neden yapmamız, ne yönde yaşamamız gerektiğini bize anlattı bence bu “son seçim”!

İyimserim ama umutlu değilim” diye yazmıştım geçmişte. Şunu anladım ki insandan umut kesmemek gerekir. İyi insanlar var oldukça iyimserliğimiz, umudumuz daha da çoğalacak sevgili okurum. Mevlana da öyle demiyor muydu:

“İyi insanların şarkıları

ta yukarlardan aşağlara

güneşin ışıkları gibi iniyor.

İyi insanlar yağmur demiyor, kış demiyor

ortalık kış kıyamet,

kolları sıvamışlar,

taze taze meyveleri yetiştiriyorlar.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları