Gülengül Altınsay

Aynı senaryo (30.07.2015)

30 Temmuz 2015 Perşembe

Lucescu’dan sonra yaklaşık on iki yıldır Beşiktaş’ın akıllı ve isabetli transfer yaptığına bir daha tanık olamadık. Demirören dönemi Beşiktaş’ın ne gereksinimlerine göre ne de bütçesine göre transfer yaptığı dönem oldu. Tam tersine menajerlerin uygun gördüğü transferler dönemi başladı. Avrupa’da önce şöhretli olup daha sonra inişe geçen futbolcuları fahiş fiyatlarla transfer etme dönemiydi bu. Hiçbir şekilde Beşiktaş’ın kültürüne, taraftar profiline uygun olmayan. Ama bu transfer anlayışındaki köklü değişim Demirören tarafından “Artık flaş transferlerle Fenerbahçe’nin yerini alıyoruz” şeklinde övünme nedeni olarak lanse edildi ki işin en acıklı yanı da buydu zaten. Hiçbir gerçek Beşiktaşlının “gibi olmak”tan hoşlanmayacağı ortadayken.

Feda lafta kaldı
Beşiktaş’ta “Her kuruşun hesabını soracağız” vaatleriyle iktidarı devralan Fikret Orman yönetimi de ancak birkaç ay süren yeniden yapılanma girişiminin ardından Demirören yönetimlerinin transfer politikasını sürdürmeyi tercih etti. Değerinin çok üstünde futbolcu transferleri, günü kurtarma transferleri devam etti. Ve ediyor.. Quaresma’nın transferi niye mesela? Üstelik nasıl gönderildiği de arkasından konuşulanlar da dün gibi hafızalardayken. Sırf bir kısım taraftarın hoşuna gider diye o kadar para niye veriliyor? Daha doğrusu sokağa atılıyor?

İlk ve son adam
Oysa ki Beşiktaş’ın eksikleri apaçık ortada. Mesleğe başladığım ilk yıllardan itibaren en fazla tekrarladığım şeydir; bir takımın ilk ve son adamının önemi. Çünkü kaleci ve santrafor her ne kadar futbol takım oyunu olsa da kale ağzında farklılık yaratabilen kişilerdir hep. Onların ekstra başarılı bir tek hamlesi bile takımın başarısında tayin edici olabilir. Peki Beşiktaş’ta kalenin ve santrafor mevki sinin sorunsuz olduğunu söyleyebilir miyiz? Tamam, Demba Ba’nın boşluğu Mario Gomez’le doldurulmaya çalışılacak. Ne var ki son vuruşlarda pek başarılı olamayan ve 30 yaşına gelmiş Gomez’in Beşiktaş’taki performansı soru işaretli. Tek umudum Gomez’in Alman disiplinine sahip olması yani profesyonelliği.

Kaleci antrenörlüğü
Kaleci sorunu ise yıllardır sürüyor Kartal’da. Bu konuda en başarılı kulüp Galatasaray. Her zaman kalesini çok iyi bir kaleciye teslim ediyor. Ve sonuçlarını da alıyor zaten. Ayrıca sadece iyi bir kaleci almakla da iş bitmiyor. Kaleci antrenörlerinin taktiksel açıdan geliştirici de olması gerekiyor. Oysa ki bizde kaleci antrenörlüğü genellikle kulübün eski kalecilerine iş bulma kapısı gibi. Çünkü kaleci antrenörlüğü antrenörlükten sayılmıyor.

Gün kurtulsun yeter
Tolgay’ın altı ay olmayacağını düşünürsek orta alanda da ileri geri çalışan yaratıcı oyuncu eksiği var Siyah-Beyazlıların. Ve bu açığı da Gökhan İnler transferiyle çözümlemeye çalışıyor yönetim. Ama şöyle bir yeni transferlere ya da adaylara baktığımızda Quaresma, Gomez ve İnler’e harcanacak paraların mali açıdan darboğazdaki Beşiktaş’ta karşılığını ne kadar bulacağı belli değil. Ne var ki yönetim için önemli olan şöhretli oyuncular transfer etmek ve taraftarı yeni oyuncularla umutlandırmak.
Ve artık şu çok net: Beşiktaş’ta yetenekli genç oyuncularla ekonomik, istikrarlı, dengeli ve geleceği olan bir takım yaratma projesi sadece seçim vaadi olarak geçmişte kaldı. Orman yönetimini onca ekonomik zorunluluk bile o eski, köhnemiş, günü kurtarma zihniyetinden uzaklaştıramadı. Ve hem Beşiktaş hem de ülke futbolu için ele geçen tarihi fırsat böylece heba edildi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları