Gülengül Altınsay

Devrin sonu

31 Ocak 2019 Perşembe

İlk gelişi 2010-11 sezonunda Demirören zamanında oldu. Taraftar grubunun bir gecesinde adı ortaya atıldı. Sonra da Demirören ve bir kısım taraftarın barışmasına vesile oldu. Yani Quaresma taraftar isteğiyle Beşiktaş forması giydi. Menajeri bu arada üç Portekizli oyuncuyu daha -Hugo Almeida, Manuel Fernandes, Simao Sabrosa- bir paket halinde Beşiktaş’a sundu. Bunlar yetenekli, şöhretli ama büyük takımlarda tutunamayan oyunculardı. Özellikle Quaresma bireysel becerileri tartışılmaz bir futbolcuydu ama takım konsepti ve kolektif oyun anlayışı hiç oluşmamıştı. Sanki mahallede arkadaşlarıyla oynar gibi oynadı hep ve bu alışkanlığından da hiç vazgeçmedi. Aynı dönem yükselen bir diğer Portekizli dünya yıldızı Ronaldo ise M.United’da Ferguson’un sert ve disiplinli ellerinde farklı bir şekilde gelişim gösterdi, takım oyuncusu olmayı başardı. Ama Quaresma’nın bir Ferguson şansı olmadı. Ya da Quaresma böylesi şansları kullanmak istemedi.

İstatistikler
İstatistiklere göre bir Quaresma değerlendirmesi yaparsak çok farklı sonuçlar ortaya çıkıyor. Bir bakıyorsunuz mesela asist kralı kendisi. Ama sonuç? Takımının sıralamadaki yeri? Geçen sezonu 4. sırada bitirmiş Beşiktaş. Bu sezon da şimdiden şampiyonluktan bir hayli uzakta. Hep söylediğim gibi ne zaman ki Atiba-Oğuzhan ikilisinin işlerliği yok edildi, Beşiktaş’ın da takım yapısı bozuldu. Sonuçlar ortada zaten.
Beşiktaş’ı iki yıl üst üste şampiyon yapan oyun sisteminde de Quaresma’nın yeri yoktu aslında. O herhangi bir oyun konseptine uyabilen bir oyuncu değil çünkü. Tek başına kendi bildiği oyunu oynuyor. Ama takımın diğer oyuncuları Quaresma’ya rağmen etkili bir oyun düzeni oluşturmuşlardı. Bu sistemde oyun geriden kuruluyordu ve akışkan bir pas akışı vardı. Quaresma sekteye uğratmadığı sürece.
İki şampiyonluğun ardından sürekli yapılan transferler takımın dengelerini bozmaya başladı. Kadro yapısı değişti. Daha önemlisi oyun anlayışı değişti. Orta alanın fonksiyonu kalmadı. Oraya kimi koysanız başarısız olmaya mahkumdu artık. Oyunun merkezi kanatlara kaymıştı çünkü. Dolayısıyla oyun akmamaya başladı.
Bunlara bir de ‘sat-al, sat-al’ politikasıyla günbegün oyuncu kalitesinin düşmesini ekleyin. Cenk’in de gönderilmesinin ardından son bir buçuk yıldır Beşiktaş’ın oyun sistemi artık Quaresma’ya göre kuruldu. Bu da aslında bir oyun sisteminin, bir atak yapma konseptinin olmaması demekti. Şimdi koşan ve çok mücadele eden oyuncular var sahada ama sonuç almak tesadüflere kaldı artık.

Quaresma alkışlarla
Taraftarın bir kısmının yere göğe sığdıramadığı sorumsuzca kırmızı kart aldığında bile alkışladığı Quaresma şimdi gidiyor. Hem de kontratı devam ettiği halde. Yüklü bir para alarak ve elinde bedavaya bonservisiyle. Bu arada takımda paralarını uzun süredir alamayan futbolcular var. Gıkları çıkmayan. Yapılan kontratların dengesizliği, hiç oynamayan oyunculara verilen yüksek ücretler ise zaten ayrı bir derin konu.
Şimdi ne olacak? Söyleyeyim: Beşiktaş’ın oyununun düzelmesi için çok geç… Quaresma cephesinde ise becerikli menajeri bonservisi elinde olan bu futbolcuyu büyük ihtimalle haziranda Çin’e ya da bir Körfez ülkesine göndermenin yolunu bulacak. Beşiktaş aşkı da buraya kadar değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları