Bu sezon bir Beşiktaş bir de Alanya bize futbol zevki veriyor. Futbolun dibe çöktüğü bir dönemde bu iki takımın yaptığı çok kıymetli bu yüzden. Alanya geçtiğimiz sezon da ne yaptığını bilen, iyi futbol oynayan bir ekipti. Ama her başarılı takımın başına gelen onun da başına geldi; futbolcuları yağmalandı. Ne ki eksiklerine rağmen Alanya toparlandı ve seyri güzel futbolunu sürdürüyor.

Beşiktaş’a gelince: Şampiyonluk yolundaki rakiplerinin transfer imkânlarına sahip değildi. Genç, yetenekli oyuncularla ekonomik ve uzun vadeli takım kurma hayalleri de baştan güme gitti. Kiralık futbolcularla acele takım yaratılsa da bugün hücumcu futboluyla ve oluşan takım ruhuyla geldiği nokta takdire şayan. Hem yeni transferlerden Rosier, Ghezzal, Josef gibi oyuncuların takımı sırtlanması hem de başlarında Sergen Yalçın’ın gibi yetenekli bir hocanın olması buna sebep.

İŞİ ZOR

Üstelik Sergen Yalçın çok zor koşullarda geldi Beşiktaş’a; para yok, taraftar desteği yok. Bir de bunlara pandemi koşullarını ekleyin. Dahası sürekli basında çıkan Sergen Yalçın’ın sözleşmesine dair, aldığı paraya dair kafa ve ortalık karıştırmaya yönelik haberler.

Ve Sergen Yalçın tüm bu zorluklarla boğuşurken kendi kulübü içinden gelen çatlak, hatta muhalif seslerle de uğraşmak zorunda. Şu sözleşme uzatılması meselesi medya sakızı haline gelmiş durumda mesela. Beşiktaş’a yakışan ise Yalçın’ın sözleşmesinin medya önünde değil, hoca ve başkan arasında kulüp binasında konuşulması...

SAHA VE HAKEMLER

Bu ülkede sahada futbol oynamak isteyenler için dertler bitmiyor ki. Beşiktaş Karagümrük maçını Olimpiyat Stadı’nda oynayınca ve güzel zeminde en iyi futbolunu çıkarınca herkesin kafasına dank etti. Zemin futbolda çok önemli çünkü. Özellikle bu sezon neredeyse tüm sahalar felaket durumda. Böyle sahalarda iyi futbol oynamak çok çok zor.

Diğer değişmeyen problemimiz de hakemlerimiz tahmin edeceğiniz gibi. Sahada futbolun düzgün oynanması için var olan hakemler ne yazık ki futbolun önünde en büyük engele dönüştüler; verdikleri yanlış kararlarla ve futbolu sahada sabote etmek isteyenlere verdikleri primlerle. Bir de VAR hakemleri devreye girince problem katlanarak arttı. “Demiştim” demek istemiyorum ama göre göre lades oldu bu. Üç hakemle uğraşırken bundan böyle beş hakemle uğraşacağımızı öngörmüştüm maalesef. Çünkü aynı hakemler bir gün sahada, ertesi gün VAR’da. VAR’a gidince bir hakem daha güvenilir daha yetenekli mi olacaktı yani. Burada VAR’ın kendisinden kaynaklı sorunlarına girmiyorum bile. Mesela ekrandan bir hareketin şiddetinin anlaşılamayacağı gibi. Hakem hocalarının açıklık getireceklerine kuralların uygulanmasını çorbaya çevirmelerini de bir kenara koyuyorum… Sadece manipülasyon olanaklarından bahsediyorum.

Zaten kar yağınca VAR da terk etti bizi. Diyorlar ki zemin karla kaplanınca VAR çalışmıyormuş. En son teknolojiyle bütün kararlar kesin biçimde doğru alınacaktı hani... Gol çizgisi teknolojinin pahalı bulunup alınmadığı ülkemizde bunlar olağan. Aklıma geliverdi şimdi; “Ayran”la “tahtırevan”la ilgili bir atasözü yok muydu?