Gülengül Altınsay

Milli işler bunlar

01 Eylül 2017 Cuma

Oğuzhan öngörülemeyen tepkiler nedeniyle son anda Milli Takım kadrosuna dahil edildi. Anlaşılan Milli Takım çevresinde oynanan iktidar oyunları aynen sürüyor.
Baksanıza anlamsız bir şekilde -bizim için anlamsız herhalde- Oğuzhan sorunu yaratıldı Milli Takım’da. Belli ki birileri Oğuzhan’a, Oğuzhan üzerinden başkalarına ayar vermek istiyor, kimin patron olduğunu göstermek istiyor.
Neymiş taktiksel bazı nedenlerden ötürü -Oğuzhan da bu taktiksel duruma uymadığı için- Milli Takım’a çağırılmamışmış.
İyi de çağırılan bazı futbolculara bakıyorsunuz; performanslarına, piyasa değerlerine bir de Oğuzhan’a bakıyorsunuz ve doğal olarak şaşırıyorsunuz.
Bir başka gariplik ise Oğuzhan açıklamasını Lucescu’nun değil de yardımcısı Tayfur Havutçu’nun yapması. Ve bu açıklamasının hemen ardından, bu kez TFF’den Havutçu’yu ortada bırakan bir açıklama daha gelmesi; Oğuzhan’ın Milli Takım’a çağırıldığının duyurulması.
 
Felsefe yapıyor ama
Nihayet Lucescu da bir açıklama gereği duyuyor: “Üç maçta seyrettiğim Oğuzhan’ı beğenmemiştim ama son maçta beğendim ve fikrimi değiştirdim, ancak aptallar sabit fikirli olur” diyor.
İşe bir de felsefe katarak neden Oğuzhan’ı çağırmadığını anlatmaya çalışıyor. Ama olmuyor. Mesela hiç tereddüt etmeden çağırdığı Selçuk İnan’ı kaç dakika seyretmiş ki beğenmiş... Ya da Barcelona’nın yollamaya çalıştığı Arda’yı.
 
Zorla güzellik olmaz
Benim üzüldüğüm ve de takıldığım nokta bir oyuncunun Milli Takım’a çağırılıp çağırılmaması değil. Çok iyi bir oyuncudur ama kafanızdaki takıma uymuyordur.
Fakat durumun bu çerçevede olmadığı açık. Oğuzhan’ın kamuoyu baskısıyla takıma sonradan çağırıldığı açık.
Oysa ki Oğuzhan baskıyla alınacak bir futbolcu değil. FIFA bile grup eleme maçlarıyla ilgili yaptığı söyleşi için Oğuzhan’ı seçmiş. Yayıncı kanal tanıtımlarına onu koymuş.
Neyse, kısacası Milli Takım’la ilgili kararlarda, çağırılan oyuncuların seçiminde Milli Takım menfaatleri öncelikli değilmiş bu çıkıyor ortaya.
Zaten çağırılan kadroya bakın; Milli Takım’da oynamak için pirim kavgasına girenler, daha dün “Milli Takım’ı bırak-tım” açıklaması yapanlar, gazetecileri dövenler tehdit edenler... Milli Takım formasıyla bizim basın tribününe hareket çekenler... Daha neler neler... Sonra da Oğuzhan niye çağırılmadı diyorsunuz? Böyle bir tabloda çağırılmaması daha uygundu zaten. Ama başarısızlık durumunda silah ters tepeceği için bazılarına geri adım attırdı. İşte işin aslı bu.
 
Ben olsaydım
Ben Oğuzhan’ın yerinde olsam bu çağrıyı kabul etmezdim. Zorla çağırıldığın bir yerde başarılı olmak da zordur çünkü. Ama Oğuzhan çağrıyı kabul etmeseydi bu kez de milli görevi reddettiği için suçlanacaktı. Yani belli ki Oğuzhan üzerine oynanan bir oyun var. Oysa ki ben pek çoğunun aksine Lucescu’yu böyle kritik bir süreçte en uygun teknik adam olarak görmüştüm kendisini çok beğenen ve seven biri olarak.
Ne var ki bazı şeyleri değiştiremiyorsunuz işte.
Hep birileri Milli Takım üzerinden güç odakları yaratmanın ve artık basında dillendirildiği üzere rant elde etmenin yollarını bir şekilde buluyor.
O zaman ben de tüm Türkiye’nin Milli Takımı oluşana kadar Milli Takım taraftarlığımı askıya alıyorum. Bir kişi eksik bir kişi fazla fark etmez nasılsa...
Bitirirken; Oğuzhan Türkiye’yi seçmeseydi şimdi Hollanda Milli Takımı’nın formasını giyiyor olacaktı. Bunu da söylemeden geçmeyeyim...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Umudun meydanı 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları